Bu kitabı okuyan arkadaşlara bir sorum olacak, sayfa 175'te sonlara doğru, karısının elinde kasımpatıları gören adam; "...çocuklarımın mezarlarına konacak olan uzun saplı, sarı kasımpatılarını gördüm" diyor ya, bu hikayenin başında kaybettiklerini söyledikleri çocukları mı yoksa yaşayan çocukları da mı ölmüş, orayı anlayan birisi açıklayabilir mi?