Unutulan Medeniyet Osmanlı

Ziya Kazıcı

Featured Unutulan Medeniyet Osmanlı Posts

You can find Featured Unutulan Medeniyet Osmanlı books, featured Unutulan Medeniyet Osmanlı quotes and quotes, featured Unutulan Medeniyet Osmanlı authors, featured Unutulan Medeniyet Osmanlı reviews and reviews on 1000Kitap.
Eskiden tekkeler, edebiyat, mûsukî ve tarih ocakları idi. Hayatın ızdırabını dindirmek ihtiyacında olanlar oralara koşar, nefis bir ahengin şelalesi altında ruhlarını yıkar, tesellikâr söz ve tarihî menkıbelerle yeniden canlanırlardı..
Tarihî gerçekler, vakti geçmiş ve vazifesi tamamlanmış olaylar birikimi değildir. Aksine, geleceğin temellerini teşkil ettiği için, toplum olarak büyük bir dikkat ve şuurlu bir tecessüsle üzerinde durmamız gereken gerçeklerdir.
Sayfa 199Kitabı okudu
Reklam
Gibbons:Yahudilerin toptan öldürüldüğü ve engizisyon mahkemelerinin ölüm saçtığı bir devirde Osmanlılar, idaresi altında bulunan çeşitli dinlere bağlı kimseleri barış ve ahenk içinde yaşatıyorlardı. Onların müsamahakârlığı, ister Siyâset, ister halis insaniyet duygusu, isterse lakaydî neticesi meydana gelmiş olsun, şu vak’aya itiraz edilemezki Osmanlılar, yeni zaman tarihinde milliyetlerini tesis ederken dinî hürriyet umdesini temel taşı olmak üzere vaz’etmiş ilk millettir. Arası kesilmeyen yahudi ta’zibatı ve engizisyona resmen yardım mes’uliyet lekesini taşıyan asırlar esnasinda Hristiyan ve Müslümanlar,Osmanlıların idaresi altında ahenk ve barıs içinde yaşiyorlardi.(Herbert Adams Gibbons,Osmanlı İmparatorlugunun Kurulusu, trc.Ragib Hulusi, İstanbul 1928,s.63)
Kölelik
İslâm hukuk ve anlayışına göre köle, insanî hakların tamamına sahip bir kimsedir. Bu bakımdan Müslüman, ona yediğinden yedirecek, içtiğinden içirecek ve taşıyamayacağı yükü yüklemeyecektir. Rahatsız olduğu zaman onu bütün imkânları ile tedavi etmeye çalışacaktır. Bunu yapmayan efendi, Allah tarafından kendisine verilmiş bulunan emânete ihanet etmiş olur. Böyle bir ihanetin manevî cezası yanında maddî cezası da bulunmaktadır. Arşivlerimizde, bu konuda bir hayli belge bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Ahmed Cevdet Paşa’nın dediği gibi “köle almak, köle olmak demektir.” Kısaca söylemek gerekirse, İslâm hukukuna göre kendisine haksızlık yapıldığına kani olan bir köle, mahkemeye müracaat edebildiği gibi, söylediklerini isbat ettiği takdirde hâkim tarafından resen âzâd edilebilir. Toplum, bu şekilde âzâd edilmiş bulunan kölenin herhangi bir sıkıntıya düşmemesi için de kendisine maddî yardımda bulunuyordu. İslâm tarihinin en şanlı dönemlerinden birini teşkil eden Osmanlı döneminde, köle âzâd etmek veya onların karşılaşabilecekleri sıkıntıları bertaraf etmek üzere vakıflar kurulmuştu. Bu uygulama, Müslüman toplumların kölelere nasıl baktıklarını ve onları nasıl gördüklerini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Osmanlı dönemi Müslüman Türk toplumunda çevrenin aslî özelliğini bozmadan korunması, temiz tutulması veya güzelleştirilmesi için başvurulan çeşitli yöntemler vardı. Bu yöntemlerden biri de çevre ile ilgili kurulan vakıflardı. Sözgelımi vakfiye veya arşiv belgelerinde çevre temizliği bakımından günümüz insanının düşünemeyeceği kadar ince ve
Vakıflar
İnsan fıtratında mevcud olan yardımlaşma hissi, şüphesiz ki insanlık tarihi kadar eskidir. Bu his, dinî emir ve hükümlerle birleşince daha bir kuvvet kazanır. İslâm ülkelerinde vakıfların, asırlarca büyük bir fonksiyon icra etmesinin sebebini burada (dinî his) aramak lâzımdır. Çünkü “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olan, malın en
Reklam
35 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.