Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Üsküdar Ah Üsküdar

Ahmed Yüksel Özemre

Üsküdar Ah Üsküdar Gönderileri

Üsküdar Ah Üsküdar kitaplarını, Üsküdar Ah Üsküdar sözleri ve alıntılarını, Üsküdar Ah Üsküdar yazarlarını, Üsküdar Ah Üsküdar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Rabb'im ! Üsküdarımda verilsin bana zemzem! Hüdayi Dergahı'ndan kaldırılsın cenazem!
Sayfa 307Kitabı okudu
“Bir nesnenin kıymeti onun nedretiyle mütenasibtir. “
Sayfa 238
Reklam
336 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Bir yazımda şehrin yağmur oluklarından akan suyun dahi şehrin konuştuğu dile dahil olduğunu ifade etmiştim. Şehir öylesine külliyetli bir yaşam alanı işte. Necip Fazıl Beyoğlunun tepinirken, Karacaahmetin ağladığından dem vurur. Haklıdır da. Hüviyetsiz ve sabıkalı bir sükût gezinir Karacaahmetin yollarında. Polis çevirmesinde şüpheli olarak
Üsküdar Ah Üsküdar
Üsküdar Ah ÜsküdarAhmed Yüksel Özemre · Kubbealtı Neşriyat · 202154 okunma
Eski İstanbulda lodosun hüküm sürdüğü günlerde kadılar "Lodos muhakeme kabiliyetimizi bozar da adalete uymayan bir karar veririz" endişesiyle herhangi bir karar vermekten kaçınırlar, kararı poyrazlı bir güne ertelerlermiş.
Üsküdar ♡☆
İnsan Üsküdar sehâvetininin ne olduğunu yalnızca Üsküdar esnafında değil asıl Üsküdar'ın kadınlarında görürdü. Eskiden bitişik apartıman nizâmı değil de bahçeli ev ya da konak nizâmı Üsküdar'a hâkim oldu ğundan, herkes kimin kimi ziyâret ettiğini evinin şahnişli odasının penceresinden görürdü. Eğer bu ziyâretçi Üsküdar'ın hekimlerinden biri ise konu-komşu hemen harekete geçer ve hasta birinin bulunduğu böylece anlaşılmış olan o eve, en azından, yanında yarım limonuyla birlikte bir et ya da tavuk suyuna şehriye çorbası gönderilirdi. Seyyâr satıcılar ya da es kiciler bile, hangi evden çağırılmışlarsa, iki lâf ara sında mutlaka filânca evde hasta olduğu haberini verirlerdi.
Bir boy abdesti alarak ebru teknesinin önüne oturan ebrucunun âlem-i imkân olarak idrak etttiği bu tekne karşısında: "Bismillahirrahmanirrahim. İlahî ya Rabbi! Ezelde hükmüne uygun olarak bu teknede zuhur edecek olan nakışların, Hilkat'inin nakışlarında meknûz olan Hikmet'ini idrakden aciz olan bu fakirin nefsini teshir edip de enaniyyetini azdırmasına izin verme! Nefsimi, Senin gibi bir Halık olma vehminden de, bu vehmin tevlid edeceği bir şirk-i hafiden de, hubb-i riyaetten de koru, ya Hafiz! Fakiri "La Faile illallah" sırrının edebiyle techiz et! Bu tekne başındaki mesaiyi Senin zikrinle taltif, ve sana olan kulluğumun bir nişanesi olarak kabul et! Destur ya Hakk ! diyerek ilk fırça darbesiyle yayılacak olan boyaların ihtişamını, gönlü iftiharla dolan bir üstat olarak değil de, aksine Cenâb-ı Hakk'ın kudretinin basit ve mütevazı bir aracı olduğunun idrakiyle müşahede etmesi beklenirdi.
Reklam
Ebru yapımı, insanın 1. Kevnî âlemdeki hilkatin esrarini ve erenini idrak etmesi 2. Nefsinin oyunlarını teşhis ve tespit edebilmesi 3. Ezel hükmünün edebine riayet edebilmesi 4. Bu aleme daha rahmani bir nazarla bakabilmesi için tekkelerde daima eğitim aracı olarak kullanılırdı.
Mustafa Düzgünman'ın rahatsızlığının had safhalarından birinde, 1941 yılında, Saim Efendi kendisini dükkanında ziyaret etmiş olan babam Mehmet Nfinıllah Özemre'ye: "Hafiz Bey; dün gece alem-i manada ' türbesinin önünde Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri'ne mülaki oldum. Bana: Saim Efendi, Mustafa'yı artık bize ver dedi. Ben de: Sultanım, o zaten sizin dedim ve uyandım" diye bir rüyasını nakletmiş ve bunun oğlunun Ahiret'e göçmesi zamanının geldiğine delalet ettiği endişesiyle de gözlerinden iki damla yaşın sakalına doğru süzülmüş olduğunu rahmetli babam evde naklettiğinde hepimizi derin bir hüzün basmıştı. Bu endişenin isabetsiz, fakat rüyanın ise sahih bir rüya olduğu daha sonra ortaya çıkacaktı. Nitekim Mustafa Düzgünınan bu rüyadan sonra 50 sene daha yaşayarak 12 Eylül 1990 tarihinde 71. yaşını sürerken Alem-i Beka'ya göçecek; ama Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri'nin türbedarlığını yapan Eşref Efendi'nin vefatından sonra tayin edildiği aynı görevde bu Hazret'e tam 26,5 yıl aşkla, şevkle hizmet etmiş olacaktı.
Eski İstanbul'da lodosun hüküm sürdüğü günlerde kadılar "Lodos, muhâkeme kâbiliyetimizi bozar da adâlete uymayan bir karar veririz" endişesiyle herhangi bir karar vermekten kaçınırlar; kararı poyrazlı bir güne ertelerlermiş.
Bir nesnenin kıymeti onun nedretiyle mütenasibtir. (Nedret:Nadirat,az bulunurluk)
Sayfa 238Kitabı okudu
38 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.