“Utançtan yerin dibine girmek, utançtan ölmek“ her zaman mecazi değildir. Bazen bütün duygular katledilir ve bir gölge gibi yaşar, bir gölge gibi hiçbir iz bırakmadan, üstelik iz bırakmamanın varoluşsal suçluluğunu da yaşayarak yerin dibine girersiniz.