Söyleyin şimdi, aylaklıktan, asalaklıktan ya da boş zevklerin mucitliğinden başka bir iş yapmayan soylu denen kesime, sarraflara ya da bu türden başka adamlara bunca nimet yağdıran, buna karşın toplumun olmazsa olmazı olan çiftçilere, madencilere, irgatlara, arabacılara, marangozlara zırnık koklatmayan, tersine onların en verimli çağlarını en ağır işlerde çalıştırarak sömüren, yaşlandıklarında ya da ağır hastalıklara yakalanıp elden ayaktan düştüklerinde de onca uykusuz geçen gecelerini, onca hayırlı hizmetlerini bir kalemde silip, onları sefil bir halde ölüme terk eden bir devlet hem insafsız, hem nankör değil de nedir? Dahası, zenginlerin türlü hileye başvurup ya da kamu yasalarını kendi kitaplarına uydurup, yoksulun o üç kuruşluk kazancından da her gün kendilerine bir şeyler yontması olacak şey mi? Her şeyi bir kenara bırakın, en başta toplumun pastasından en iyi dilimi hak edenlere minik bir lokma verilmesi büyük haksızlık, ama bir yasa çıkarılıyor ve bu haksızlık da kılıfına uyduruluyor, sonra da buna adalet deniyor