Kitabı okudum.
Anestezi doktoru Sevda Kül, beyin kanaması geçirip yoğun bakıma alınır. Sonrasında fiziksel olarak iyileşir ama zihinsel rahatsızlığı devam eder. Konuşamaz sadece yazı yazabilir. Bu rahatsızlık sürecinde gördüğü gerçekle karışık rüyaları deftere yazar. Adına da *Uyku Ülkesi* der. Toplam 14 rüya görüp yazar. Her biri insanı ve toplumu etkileyen olayların, anlatılamayan, bilinçaltına atılan durumların dışavurumudur. Yazar bu şekilde ülkenin, insanın, toplumun geçirdiği değişimleri anlatır. Yazar, gerçekle düşü harmanlayarak 21.yüzyılın distopyasını ortaya koyuyor.
Kurgu olarak çok beğendim ama anlatımı akıcı değil. Kimi yerlerde çok sıkıcı bir hale girdi anlatım. Bilinç, bilinçaltı, rüya ve insan davranışları arasındaki ilişkiyi anlamak isteyenler için güzel bir roman. Ama okurken insanı yoran bir üslup. Yazarın önceki kitaplarıyla karşılaştırınca anlatım olarak hayal kırıklığı yaşadım. İlk defa distopya tarzı yazdığından olsa gerek.