Zaman çok çabuk geçiyor. Bunu benden iyi kimse bilemez... Haberin olmadan bir de bakmışsın bütün şansları kaçırmışsın ve işten başka yapacak bir şeyin kalmamış.
Yalnız kalmıştı. Şimdiye kadar bilmediği bir türde bir yalnızlıktı bu... Yandaki odada, yandaki apartmanda ya da sokakta, kentte, her zaman birileri vardı. Yabancılar, belkide onu önemsemeyen yabancılar, fakat hiç olmazsa insanlar vardı.
Binlerce yıl insanlık evrende tam bir yalnızlık içinde yaşamış, ancak son zamanlarda başka bilinçli varlıklarla yüz yüze gelebileceklerini düşünmüşlerdi. Şimdi ise bu umut gerçekleşmişti ama kötü bir biçimde... Yabancılar, dost olarak değil de, düşman olarak gelmişlerdi.
Bir tehlike karşısında insanlığın kullandığı en eski yöntem; öldürülmeden önce öldürmek! Bu yöntem bazı hatalara yol açmış, ama uygulayanların hayatta kalmalarını sağlamıştı. Bu felsefe dünyada geçerli olmuştu. Şimdi yıldızlar arası uzayda olmalarına rağmen yine geçerli olabilirdi.
İnsanın evi doğduğu ve büyüdüğü yer olmalı. Ama tuhaftır, dünya ile arasında, çeyrek milyon millik bir boşluk olan ay, dünyadan çok uzak olmasına rağmen kendisinin yine oraya ait olduğunu düşünüyordu.
Bana öldüğünü söyledikleri zaman artık hiç bir şeyin anlamı kalmamıştı. Bir köşeye çekilip, bir deliğin içinde yitip gitmek istiyordum. Her şeyden ve herkesten kaçmak istiyordum.
Komutan olmanın yalnızlığını anlamaya başlamıştı. Herkesin iyiliği için kendi isteklerini sınırlandırmayı ve başkalarını kendinin üstünde tutması... Onun yolu, onun nasıl bir insan olduğunu gösteren belirtiler...