Balzac'ın "En kusursuz romanım" diye nitelendirdiği eseri okumaya merakla başladım. Ancak yazarın dili, uzun betimlemeler başta beni biraz sıktı. Bu nedenle kitabı olduğundan daha da uzun sürede bitirdim.
Kitap Felix'in sevdiği kadına yani Natalie'ye yazdığı mektupla başlıyor ve ona geçmişini anlatacağını söylüyor.
Kitabın ilk 3/4 kısmında Felix'in çocukluk dönemlerinde yaşadığı zorlukları daha sonra Henriette'e duyduğu aşktan uzunca bahsediyor. Açıkçası bu kısımda uzunca bir süre bir olay hareket bekledim ama çok durağan ilerledi. Ancak kitabın son 1/4 kısmı o kadar güzeldi ki, okuduğuma değdiğini hissettim.
Henriette'in yaşadıkları, duyguları, çektiği acı o kadar güzel anlatılmış ki, romanı okuyan her kadın Henriette'te kendine ait bir parça bulabilir. O çaresizlik ve yaşadığı acı beni çok etkiledi. Özellikle ölmeden önce yazdığı mektup, içime işledi desem yeridir.
En sonda da Felix'in geçmişini dinleyen Natalie'nin Felix'e yazdığı mektupla roman son buluyor. Bu mektupta aslında birçok kişinin yaptığı hatayı bize gösteriyor: Geçmişle yaşamak, geçmişte yaşamak..
Başta çok yüzeysel bir roman gibi gelse de sonrasında çocuklukta yaşanılanların, aile sevgisinin insanın geleceğini kaderini ne denli etkilediğini görmek, bastırılmış duyguların insanı inceden inceye bitirdiğini farketmek, yaşanıla sevginin, aşkın, umutun, umutsuzluğun insanları bu kadar etkisi altına aldığını anlamak beni gerçekten hayran bıraktı.
Okuması biraz zor olsa da herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bu romanı mutlaka okumasını tavsiye ederim...