Kitabı hâlen daha bitiremedim bana ağır gelen dili sebebiyle ancak sanki sayfalar arasından geçerken gökyüzündeki bulutlarda hareket ediyormuşum gibiyim. Olağanüstü betimlemeleri okurken sayfalardan yansıyan günışığı dikkatimi dağıtıyor, gözlerimi kırpıştırıyorum. Başka sayfadayım, gözlerim kapalı Balzac elimden tutmuş bir buluttan bir buluta adımımızı atıyoruz.
Ne kadar ince ruhlu bir insan. Daktilo basımı olduğunu düşündüğüm bu kitap Cemal Süreya çevirisi ile okurken adeta kendimden geçiyorum. Bir duygudan bir duyguya uçuyorum. Kalbim pır pır. Kitabı kapatıp gerçek hayata döndüğümde yaşadığım çöküntüyü Hasta Adam Osmanlı yaşamamıştır.
Bu düşüncelerimi aktarmadan duramadım. Bu akılcılığa rağmen kitabı bitirmekte zorluk çekiyorum. Seviniyorum bu şekilde Balzac'la olan maceramız erken bitmeyecek.
Ayrıca bu insanı ne kadar çok üzmüşler; okurken o kadar çok üzülüyorum ki, sanki yaşadığı olaylar gerçekleşirken yanı başındaymışım.
1 ay geçti, bitiremedim; bu kitabı boş zamanlarımda okuyacak kadar duyarsız değilim, zaman yaratabildikçe odaklanarak okunup duyguları içine çekilecek bi' roman...