Vahiyden Kültüre sözleri ve alıntılarını, Vahiyden Kültüre kitap alıntılarını, Vahiyden Kültüre en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şeyhlerin duyular ötesi alemle ilişki kurabilmeleri,gaybdan haber vermesi(!),insan kılığından çıkıp hayvan kılığına girebildiği inancı,uçabilmesi,suda yürümesi,ateşte yanmaması vs. şeyhle ilgili inançlardan olan şamanist unsurlardır.Vecd haline geçmek için müzik aletleri çalmak,sema,raks,müzik(ilahi) gibi şeylerden yararlanmak,muskalarla kötülüklerden korunmak,şeyhe kayıtsız şartsız itaatin gerekliliği gibi inanç ve uygulamalar da şamanizmin tasavvuftaki etkileri arasında yer alır.
İnsan psikolojik yapısı gereği genellikle güçlü olana karşı ilgi duyar. Güçlü olanın doğru ve haklı olduğu anlayışı, düşüncede yer etmiştir. Elbette ki yanlış bir düşüncedir bu. Ancak pratikle gerçek her zaman birleşmez. Bu özellik nedeniyle Kasidiye Savaşı'nın yenilgisinden sonra, Farslıların bazıları, güçlü, galip müslümanlara meyleder ve bu fatih insanların dini olduğu için İslâm'ı benimserler. Ancak bunların yanısıra, İslâm'ı garip tarafın dini olduğu için değil de, hak din olduğu için iman edip benimseyenler de vardır. Fakat bu sonuncular azınlıkta kalırlar. Çoğunluğu, İslam'ı galip tarafın dini olduğu için benimseyenler oluşturur. Bunlar yeni mensubu oldukları dinin özelliklerinden inanmakta ve yaşamakta zorlandıkları özellikleri değiştirip, kendilerini İslam'a değil, İslam'ı kendilerine uydururlar. Böylelikle Farslının kafasına özgü bir İslam oluşur.
Şeriat alimlerini (fakihleri) eskiler olarak niteleyip, eskinin modasının geçtiğini ve rağbetin yeniye (kendilerine) olduğunu söyleyen Celâleddin Rûmi şeriatı ve onun yanısıra tek hakikat kabul ettiği bâtını ifade eden sözleriyle konuyu ortaya koyar: Şeriat muma benzer, yol gösterir. Fakat mumu ele almakla yol aşılmış olmaz. Yola düzeldin mi o gidişin tarikattır, maksadına ulaştın mı o da hakikat. Bunun için "Hakikatlar meydana çıksaydı şeriatlar, yollar bâtıl olurdu" denmiştir.
Islam'a yeni girmiş Türkler Anadolu'ya geldikleri zaman, oldukça eski bir geçmişe sahip olan Hıristiyan kültürü ile karşılaşırlar. Ebul Ferec'in belirttiğine göre, bu kültürün mensubu olan kişiler 13. yüzyılda, Anadolu nüfusunun halk çoğunluğunu teşkil etmekteydiler. Ancak 14. yüzyıla gelindiğinde azınlığa düşerler. Bir müddet sonra iyice azalırlar. Bu insanların Anadolu'dan kaçtıklarını veya Türkler tarafından yokedildiklerini söylemek mümkün değil. Çünkü eğer böyle bir iddia ileri sürülecek olursa, bunu destekliyecek delil bulunamayacaktır. Aksine Türklerle bu insanların gayet dostane yaşadıklarını gösterir birçok belge mevcut durumdadır. Tarihin tanıklığı ile öğreniyoruz ki bu insanlar din değiştirip müslüman olarak, Türkleşerek yeni yapı içerisinde erimişlerdir. Ancak bu değişim sırasında eski inanç ve uygulamalarından bir çok unsuru yeni mensubu oldukları yapıya taşımayı da ihmal etmemişlerdir. Bugün halk arasında hala yaygın olan, Türbe ve yatır ziyareti ve bununla ilgili tören biçimlerinde eski Hristiyan-Bizans özelliklerinin birçok etkisini bulabilmekteyiz.
Haberiniz olsun, iman çarkı (ilelebet) dönecektir. Bu çark her nerede dönüyorsa Allah'ın kitabına uygun olarak döndürün. Haberiniz olsun Sultan ve Kitap birbirinden ayrılacaktır. Sakın sakın siz Kitap'tan ayrılmayın. Haberiniz olsun başınıza öyleleri reis (emir) olarak geçecek ki onlara itaat etseniz sizi dalalet ve sapıklığa atarlar, itaat etmeyip isyan etseniz sizi öldürürler. " Orada bulunanlardan birisi sorar: "Ey Allah'ın Resulü ! Pekala ne yapalım?" Resülüllah (sav) : "İsa'nın ümmeti gibi yapın. Onları ateşe attılar, testere ile biçtiler (fakat yine de dinlerinden dönmediler) . Allah'ın taati uğruna ölmek, Allah'a isyan içinde yaşamaktan daha hayırlıdır. (İbn'u Hacer, el-Metalibu'l-Aliye 4/267: Heysemi, Mecmau'z-Zevaid 5/228)