Dışımızda bizim dost sandıklarımızın çoğu bize düşmandır. Kendi düşmanını hırslar ve hasetler halinde kendi içlerinde barındıranlar, herkesin düşmanlarıdır..
Çile gözyaşı olsa dökerdik, kan olsa akıtırdık. Ne budur, ne de o. Gözyaşıyla kan çilenin ölümüne götüren yoldaştır. Çile bir işkence olsa bırakmak kabil olurdu. Kim geçmiş çilesinden, kim onu boşluğa fırlatıp da dünyadan kahkaha dilenmiş? Çile, bizi bizden ayıran ne varsa hepsini ayıklıyor. Benliğimizde barınan binlerce yabancıyı bizden dışarıya atıyor, bizi bize bırakıyor. Çile çeken ne eşyayı, ne dünyayı, ne de dıştan gelen halleri yaşamaktadır. O, durmadan yanıp yakan bir kandil gibi kendini yaşıyor ve kendini telef ediyor.
Herkesin her şey hakkında bilgisi değişiyor.
Kimine az gelen öbürüne çok geliyor. Birine güzel görünen başkasına çirkindir. Birisine uzakta sanılan bir başkasının ta yanında duruyor. Bir insanın sevdiğini öbürü zem ediyor... Bir kalbin merhametle eridiği nesne başkası için kin kaynağıdır. Bir zümrenin alkışları karşı zümreye matem teraneleri halinde aksediyor. Bir varlığa insanlığın bir kısmı kutsal diyerek taparken başka zümreler nefretle ürperiyorlar. Bütün bu anlaşmazlıkların sebebi bütün insanlar için selâmet yollarının başka başka oluşudur.
Hedef bir: Selamet gayesi. Lâyık yollar başka.
Zira insan yapıları başkadır. İşte bu başkalık, içimizdeki şeytan ve şeytanlardır. Şaşırtıcı nefistir.