Kaygı içindeyken, tehdit oluşturma ilintisi taşıyan şu veya bu varolanla karşılaşılmaz. Bu yüzden kaygı, tehditkar olanın yaklaşacağı “buradan” ve "şuradan" gibi belirli yönleri “görmez." Kaygının nedenleri karakterize eden, tehditkar olanın hiçbir yerde olmayışıdır. Kaygı neden kaygı duyduğunu "bilmez." Ancak buradaki "hiçbir yerde olmama” bir hiç demek değildir. (...) O hep “şuradadır” ama yine de hiçbir yerde değildir. O kadar yakınımızdadır ki içimiz daralır ve nutkumuz tutulur - ama yine de hiçbir yerde değildir.
Sayfa 237 - Alfa Yayınevi, Varlık ve Zaman - Heidegger.Kitabı okudu
Kaygıyı nitelendiren şey, tehditkar olanın hiçbir yerde olmayışıdır. Kaygı, neden kaygı duyduğunu bilmez. Kaygı, hep şuradadır ama yine de herhangi bir yerde değildir. O kadar yakınımızdadır ki içimiz daralır ve nutkumuz tutulur ama yine de hiçbir yerde değildir. Kaygının nedeni, bizatihi dünyanın kendisi, dünya-içinde-varolmanın kendisidir. Kaygı içindeyken "tekinsizlik” yaşarız: hiç ve hiçbir yer, evinde-yurdunda-olamama.
"Herkesin" hep herkese atıfta bulunabilmesi gibi bir lüksü vardır. Her şeyin sorumluluğunu kolaylıkla üstlenebilir çünkü gerektiğinde hesap vermesi gereken hiç kimse yoktur. Yapan hep "herkestir" ama yine de "kimse değildi" denilecektir.
Sayfa 220 - Alfa Yayınları, Varlık ve Zaman - Heidegger.Kitabı okudu
- " (…) Heidegger için dil, varlığın evidir...
Biz, bir dille konuşmakla kalmayız, biz o dili dillendirir, onun içinden dilleniriz...
Dilin özü, özün dilidir..."
Ölüm kaygısı, vefat korkusu değildir. Ölüm kaygısı, bitişe doğru varlığın açımlanmışlığıdır. Ölüme doğru varlık, kendini öncelemenin en asli somutlaşmasıdır: ölüm olanağına doğru kendini önceleme.