Bilginin bittiği yerde inancın başladığını söylemek kolay, çünkü ilk bakışta bilinmeyen şeyler olmasaydı, inançlar da olmazdı gibi görünüyor. Bu bakışta, nasıl ki yanlış doğrunun olumsuz koşuluysa, inanç da bilginin olumsuz koşulu oluyor. Fakat bu bakış yeterli değil, çünkü temel bir olguya tosluyor. Hiç kimse, ne gündelik yaşayışındaki insan ne de uzun vadeli bilim üreten insan, bilmesi ile inanmasını ayırmaz, bildiğine inanır da.