Vatan Fikri ve Terbiyesi

Mustafa Satı Bey

Vatan Fikri ve Terbiyesi Hakkında

Vatan Fikri ve Terbiyesi konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
9/10
1 Kişi
8
Okunma
2
Beğeni
465
Görüntülenme

Hakkında

Bu kitap, Balkan Savaşları esnasında Sâtı Bey tarafından Darülfünûn konferans salonunda 1913'de verilen beş konferans metninden meydana gelmektedir. “Vatan, insan gibi bir beden ile bir ruhtan, bir maddiyat ile bir maneviyattan müteşekkildir. Vatanın bedeni; toprağı, dağları, ovaları, nehirleri, gölleri, denizleri, havası, suları, şehirleri, ormanlarıdır. Ruhu ise; üstünde yaşayan insanları birbirine bağlayan, onların genel görünüşlerini manevi bir aile, içtimai bir şahıs haline getiren müşterek hisler ve fikirler, hatıralar ve emeller, arzular ve endişelerdir. Vatanperverlik işte bu manevi şahsı sevmek ve ona hizmet etmektir. Onun gerek bedeninin ve gerekse ruhunun, gerek maddiyatının ve gerekse maneviyatının ilerlemesini ve yükselmesini istemek, bu uğurda çalışmak ve icap ederse fedakârlık yapmaktır. Çocuklara ve halka vatanı sevdirmek, onları vatana hizmetten ve vatan uğrunda fedakarlıktan zevk alır bir hale getirmek için ne yapılmalıdır? Bu hususta en evvel göz önüne alınması lazım gelen esas: Vatanperverliğin zihni bir mülahaza akli bir muhakeme neticesi olmayıp; kalbi bir muhabbet, derunî bir içgüdü neticesi olduğudur. Bu itibarla vatan muhabbeti; aile muhabbetine, valide muhabbetine benzer. Bilirsiniz ki insan annesini etraflıca düşünüp taşınarak ve muhakemeye uyarak değil içten gelen bir hisse göre sever. Gerçekten düşününce, insan bu muhabbete birtakım sebepler bulur. Bu muhabbetin makul olduğunu anlar hatta bir vazife olduğunu da takdir eder. Şu kadar var ki validesini sevmeye, esasen daha böyle muhakemeler yürütmeye kabiliyet sahibi olmadan evvel başlar. Onu sebebini düşünmeden ve bilmeden yalnız “anne” olduğu için sever. Düşünüp taşınarak ve muhakemeden doğan muhabbet hakiki bir muhabbet değildir. Annelerini kendilerine baktığı için yahut güzel olduğu için sevenler hakikatte onu sevmiyorlar demektir. Hakikatli evlatlar annelerini valide muhabbetine sebep olarak gösterilen şeyler mevcut olmasa bile anneleri kendilerini dövüp kovsa -kendilerine bakmasa- bile sevmekte devam ederler. Vatan muhabbeti de böyledir. Hakiki vatanperverler vatanlarını bir tefekkür, düşünce ve muhakemeye göre değil, deruni bir içgüdüye bağlı olarak severler. Kalplerinde vatanlarına karşı -sebebini tamamen tayin edemedikleri- elinde olmayan bir bağlılık hisseder. Vatanlarını ancak “vatanları” olduğu için severler…” -Mustafa Sâtı Bey (Tanıtım Bülteninden)
Tahmini Okuma Süresi: 48 dk.Sayfa Sayısı: 28Basım Tarihi: 2018
ISBN: 9786052071472Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Yazar Hakkında

Mustafa Satı Bey
Mustafa Satı BeyYazar · 2 kitap
Sâtı Bey, 1880 yılında Yemen’de doğmuştur. Babası aslen Halep asıllı olup, Yemen’de mahkeme reisliği yapmaktaydı. 15 kardeş idiler. Daha küçük yaşlardan itibaren matematiğe karşı kendisini büyük bir ilgi sarmış ve arkadaşları arasında “Arşimet” lakabıyla tanınmaya başlamıştı. 1900 yılında Mülkiye Mektebi’ni başarıyla bitirmiş, ilk olarak Yanya İdadisi’nde beş yıl kadar Tarih-i Tabiî öğretmenliği yapmış, 1905 yılında öğretmenlikten ayrılarak Radkoviç ve Florina’da kaymakamlık yapmıştır. Manastır’da çıkan Neyyir-i Hakikat gazetesinde meşrutiyet üzerine nutukları yayınlandı. Meşrutiyet’in ilanından sonra kaymakamlık görevinden istifa etti. 1909 yılında Mülkiye Mektebi’nden öğretmeni olan Nâil Bey’in teklifi üzerine Dârülmuallimîn Müdürlüğü’ne getirilmiş, müdürlüğü esnasında Dârülmuallimîn’de pek çok şey yapmıştır. 1910 yılı başlarında iki ay süreyle İtalya, Almanya, İsviçre, Fransa, Belçika, İngiltere ve Romanya’yı kapsayan bir eğitim-araştırma gezisi yapmıştır. 1911 yılı başlarında bir buçuk ay süre ile vilayetlerdeki Dârülmuallimîn mezunlarının yaptıkları işleri ve faaliyetleri, karşılaşmış oldukları güçlükleri tespit etmek ve yerinde görmek amacıyla Şam, Beyrut, Adana, Konya, İzmir, Selanik ve Drama illerini kapsayan Anadolu seyahatinde bulundu. 1913 yılında Emrullah Efendi ile anlaşamaması üzerine Dârülmuallimîn Müdürlüğü’nden istifa etmiştir. 5 Ekim 1913’de çok geniş yetkilerle Darüşşafaka Müdürlüğü’ne getirilmiş, ancak kısa süre sonra bu görevinden de istifa etmek zorunda kalmıştır. 1914 Temmuzunda dört aylık bir Avrupa gezisine çıkmış, bu gezi esnasında çocuk sanatoryumları, açık hava okulları, tatil kolonileri, bilhassa Montessori usulünü uygulayan okulları ziyaret etmiş, 1915 yılında “Yeni Mektep” adlı özel bir ana okulu ve ilkokul açmıştır. 1919 yılında kendisine teklif edilen müsteşarlığı kabul etmeyerek Suriye’ye geçmiş, orada öğrenimi Arapça ’ya çevirmiş, Suriye’ye Fransızların girmesi üzerine önce İtalya’ya geçmiş, oradan Irak’a geçerek Irak’ta millî eğitimin kurucularından birisi olmuştur. 1941 yılında Irak’tan da ayrılmış, 1943 yılında Suriye’de Maarif Müsteşarı olmuş, 1946 yılında Kahire’ye geçmiştir. “Ma’hat atTarbiya” (Eğitim Enstitüsü)’da üç yıl Pedagoji ve Sosyoloji okutmuş ve burada profesörlüğe kadar yükselmiştir. 1957 yılında profesörlüğü bırakarak yalnız bir hayata çekilmiş, 1968 yılında Kahire’de ölmüştür. Önemli eserleri şunlardır:Fenn-i Terbiye (İstanbul 1325), Lâyihalarım(İstanbul 1326), Ümit ve Azim(İstanbul 1329),Vatan İçin(İstanbul 1329). Ayrıca Türkiye’de iken,Tanin,İçtihat, Tedrisat-ı İbtidaiye Mecmuası, Muallim, Terbiye gibi süreli yayınlarda çok sayıda ve çeşitli makaleleri yayınlandığı gibi, Türkiye’den ayrıldıktan sonra da bulunmuş olduğu ülkelerde çeşitli kitap ve makaleleri de yayınlanmıştır.