Okulu yarıda bırakıp, doğup büyüdüğü köye gelen isimsiz bir kahramanın ormana yaptığı yolculuklara eşlik ediyoruz.
Ne sisli, kasvetli hava ne de çocukluğundan beri büyüklerinden duyduğu 'ormanda göz vardır uzak dur' nasihati O'nu ormandan uzak tutar. Ormanda onu içine çeken bir şey vardır: Pars. Bir de evlenmek istediği Ceren var O'nu yaşama bağlayan. Ceren'in babası ve abisi avcı ve tek hedefleri parsı avlamak.
İnsanların avcılık kisvesi altında hayvanlara olan düşmanlığını ve vahşi dediğimiz o hayvanların bu düşmanlığın karşısındaki masumiyetini okuyoruz.
Orman; şehrin gürültüsünden uzaklaşıp, oradaki tüm seslere kulak vermek isteyeceğiniz ölçüde cezbedici tasvir edilmiş. Düşle gerçeğin iç içe geçtiği bir kitap. Masalsı bir dil hakim ve Faruk Duman, bunun çok net hatırlayamadığı çocukluğunu anarken kullandığı ifadelerden kaynaklandığını söylüyor. Yazarın kendine has bir uslubu var. Başlarda yadırgasam da sonrasında alıştım ve çok sevdimm.
Orman, dünyanın bilgisini taşıyordu bana. Uzakta öten kuşları, dalları deviren rüzgârı. Çürümüş yapraklarla ezilmiş yabani meyvelerin kokusunu. Parçalanmış ceylanlarla yaşlı sincapların sonra. Onların insanın içini ezen küfünü. Sümüklü böceklerin bitimsiz tırmanışını. Yılanların esneyişini, ayının suya dalışını ve daha pek çok şeyi..