Aşk bir insanı yere yıkabilir, onu tekrar ayağa kaldırabilir, onu yeniden rezil edebilirdi. Bugün bakarsın beni sevmiş, yarın seni, öbür gün onu! Böyle kararsızdı aşk.
Bu yeryüzünde tek başıma ve meçhul dolaşıyorum. Benim kaderim de böyleymiş. İçimde neler olduğundan kimsenin haberi yok; benim de bir şeyler mırıldandığımı kimse duymadı.
“Biri aşkın ne olduğunu sorarsa aşk, güllerin arasında esip kesilen bir rüzgardır sadece. Ama bazen de bir ömür boyu süren, ölüme kadar devam eden, koparılması imkansız bir mühür mumudur aşk. “
Evet, Johannes, ben sizi sevdim, bütün ömrüm boyunca yalnız sizi sevdim! Bu satırları Victoria yazıyor ve Tanrı, omuzlarım üstünden yazdıklarımı okuyor.
Günün birinde kadın: "Artık ölmek istiyorum," dedi. "Öyle kötürüm, öyle çirkinim ki! Senin yüzünse ne kadar güzel; beni artık öpemez, beni artık eskisi gibi sevemezsin."
Ama kocası, heyecandan kızararak onu kucakladı, cevap verdi: "Seni daha çok, kendi hayatımdan daha çok seviyorum, sevgilim! Seni ilk günkü gibi, bana gülü verdiğin ilk saatteki gibi seviyorum. Hatırlıyor musun? Bana gülü uzatmış, o güzel gözlerinle yüzüme bakmıştın; bense bütün duygularımla mest olmuştum. Ama ben seni şimdi daha da çok seviyorum, sen gençliğindekinden daha da güzelsin, kalbim sana minnettardır;
kalbim seni, benim olduğun her gün için takdis ediyor."
Erkek odasına gitti, kendisini çirkinleştirmek için yüzüne asit döktü, karısına: "Bir kaza oldu, yüzüme asit döküldü," dedi. "Yanaklarım yanık izleriyle dolu, beni artık sevmezsin herhalde!"
"Ah, erkeğim benim, sevgilim benim!" dedi kekeleyerek ihtiyar kadın ve kocasının ellerini öptü. "Sen yeryüzündeki erkeklerin en güzelisin, sesin bugün de kalbimi ısıtıyor, ben seni ölünceye kadar seveceğim!"