Şüphesiz, “herkesin sevdiği ortak bu nokta bulup söyleyin,” de cevabım “uyku” olurdu. Matthew Walker’ın yazdığı “Niçin Uyuruz?” uyku ile alakalı tüm sorulara cevap veriyor; uyku hastalıkları, uyku sorunları... Nasıl rüya görürüz? Gördüğümüz rüyaların gerçeklik ve bilinçaltıyla bağlantısı bulunuyor mu? gibi soruların cevapları yer alıyor.
Walker, uyku konusunda bilgilerini aktarırken, en temelin uyku olduğunu, uykusuzluğun hastalıkları arttırdığından söz eder: Doktorların dinlenmekten kastettiklerinin uyku olduğunu, günümüzde sıkça kullanılan “güzellik uykusu” tabirinin öneminin altını çiziyor. Uyku hastalıkları konusu, tüyler ürpertici olsa da maalesef gerçek ve şöyle sıralayalım: imsomnia, narkolepsi, uyku paralizisi, katalepsi, ve beni en korkutan hastalık “Ölümcül Ailesel Uykusuzluk”. Bu hastalığın gizemi halen çözülememekte birlikte, dünyada 30 ailede bulunduğunu da belirteyim. (Araştırın derim). Rüyaların bilinçle bağlantılı olmadığını, bunun Freud’un yoğun çabalarına rağmen kanıtlamak isteyip kanıtlayamadığını da ekliyor. Rüya yorumcu cihazların tehlikesini şöyle açıklıyor: “Gelecekte, sizi uyku yaratıp “gördünüz rüyalardan dolayı sorumlu tutulacak çağa geldiğinizi düşünün.” Walker’a katılmamak imkansız, sonuç korkunç olurdu. Kitabın en önemli yanı, REM ve NREM uykusu gibi çokça duyduğum kavramları öğrenmek oldu ve aralarındaki farkı ayırt etmemi sağladı.
Herkesin kütüphanesinde bulunması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum. Uyku hakkında çok sevdiğim bir romanı da tavsiye etmek istiyorum: Jonathan Coe - Uyku Evi, edinip okumanız gerekenlerden.