Görgü tanığıyım ben
Sapanlı üç çocuktular
Küçük kuşu vurdular
Yaklaşarak güldüler
Ölüşüne güldüler bir avuç kuş etini üç parçaya böldüler
Uçuyordu biraz önce
Ama işte kuş ölmüştü
Böyle düşünürken biri
Elinden sapanı düştü
Yumuşacık tüylerine
Pişmanlık içinde baktı
Kibrit çıkardı cebinden
Sapan çatalını yaktı
Oyuncak tüfek istedim
Babam almadı bana
Dedi ki; yavrum kan kusan
Hiçbir şeyle oyalanma
Defne dalarından taç yap
Tak o ışıklı başına
Yalancıktan olsa bile
Öldürma hiç,dedi bana
Suyu özetleyen bendim bir bardağın içinde
Taşa sarılan yosun taşı bitirir, anladım
Parmaklar dile dönüştü ellerinde dilsizin
Ve balkon demirleri inceldi tanrım!
.
Teneke sözcüklerin altındanmış anlamları
Benzedim mühürlenmiş sarraf terazisine
Ama şunu öğrendim: kaç boğulmuş çocuk eder
Nil ile Kızılırmak arasındaki mesafe
Ayın yansısı ancak kuyunun ağzı kadar
Kuyunun içi tanrım ne kadar karanlık, derin
Ben ölünce sanırım dünya yalınlaşacak
Gözlerim Âşık Veysel, bileklerim Yesenin