Uzun zamandır kendimle bu denli bağdaştırdığım bir roman karakteriyle karşılaşmamıştım. Okurken Meursalut'u bir roman karakteri, edebi ve felsefi imgelemin bir öğesi olarak değil kendim olarak algıladım.
Çok okunan, popüler kültüre mal olan eserleri okumayı pek istemem. Okurken de beklentiyi yüksek tutmam. Bir şekilde yakalayamam çünkü dertlerini, beni etkilemez kaygıları. Ama bugün, 18 yaşımda, bu romanı okurken geç veya erken değil tam zamanında okuduğumu hissediyorum.
Yani okuyup okumamam Meursalut'un deyimiyle "bence bir"di. Okusam da okumasam kısıtlı süresi olan bir hayvanın (benim) variyetime etkisi bulunmayacaktı. Ama bu anlaşılmaz doğamı biraz daha dallayıp budaklayıp, farklı akislerini de hissetmemi sağladı.
Bir şey değişmeyecek biliyorum ama kendime ve diğer insanlara olan merakımı okuyarak gideriyorum. Bunun yerine film izleyebilirim belki ama 6 yaşından beri hayattan uzaklaşmamı hep kitaplar sağladı. Bu artık bir bağımlılık. Başka bir sey yerini tutamıyor. Bazen de bu bağımlılık romanda olduğu gibi çarpıcılığını arttırabiliyor. Reenkarne bir roman karakteri olarak vuku buluyorum.