Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yağma: Bir Şehrin Öyküsü

Adnan Özyalçıner

Yağma: Bir Şehrin Öyküsü Gönderileri

Yağma: Bir Şehrin Öyküsü kitaplarını, Yağma: Bir Şehrin Öyküsü sözleri ve alıntılarını, Yağma: Bir Şehrin Öyküsü yazarlarını, Yağma: Bir Şehrin Öyküsü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yağma eşitsizlikte var. Yağma uygarlığın dağılımındaki eşitsizlikte var. Yağma çok katlı yapıların yanındaki sayısız gecekondu semtlerinde var. Yağma fırsat eşitliği olmayan eğitimde var. Yağma pazarda var. Parası olana var.
Sayfa 93 - manosKitabı okudu
Sisin bu görünüşü, renginin bunca yumuşaklığı, uçuculuğu, çevresindeki her türlü görüntünün, ordan oraya salınan dumanlar içinde yitişi, giderek iki üç adım ötedeki insanı bile belli belirsiz seçmenin, daha doğrusu insanları bulup yitirmenin, dolayısıyla herkesten ve her şeyden uzakta, bir başınaymış gibi kalmanın verdiği tuhaf bir yanılgıyla, ilk anlarda, bulutlarla sarılı olmak ya da gökyüzünde yürüyor olmak gibisinden bir uçarılık, bir hafiflik kazandırmıştı herkese.
Sayfa 79 - manosKitabı okudu
Reklam
Karanlığa dek parkta, havuzun başında kaldı adam. Kuğuları izledi yalnızca. Bir onları. Karanlığın bile silip yok edemediği bu lekesiz aklığı sevdi gözleriyle uzun uzun. Kalabalıkta yitirdiği kadınları severcesine... Suskun ama bitimsiz bir güzellik büyüttü Tanrı'yla şehrin yoksullaştırdığı yüreğinde.
Sayfa 43 - manosKitabı okudu
Öyle büyüktü ki ikisi, Tanrı'yla şehir, adam görünmez olmuştu aralarında
Sayfa 41 - manosKitabı okudu
Sanki kaçıyordu birilerinden, bir şeylerden, olacaklardan. Balonların renkleri, ne büyüklükleri ne çocukları ilgilendirecek gibiydi. Bu yüzden de ne bir çocuk, ne de mızmızlanan çocuğuna baloncuyu ve balonlarını göstererek çocuğunu avutacak bir büyük çıktı. Birinden biri yanılıp yaklaşsa: -A, bunlar eskimiş balonlar! diye yüzgeri ediyordu. Ya da her şeye rağmen: - Balon isterim! diye tutturan çocuklarına anne-babalar: -A oğlum onlar pis çocukların balonları, kullanılmış balonlar baksana! diyerek çocuklarını caydırıyorlardı. Balonlarıyla bir başına, yapayalnızdı baloncu. Her pörsüyen balonla soluğundan bir parça daha eksiliyor, gözleri karararak sendeliyor, avurtları belirli bir biçimde çöküyor, yüzü sararıp sakalları dikensi dikensi uzuyor, gözleri çukurlarında, ta diplere gömülüyordu.
Sayfa 29 - manosKitabı okudu
Kaçıncı çocuktu bu sabahtan beridir. Balon çağlarını geçirmişti hepsi. Yaşamadan yitirmişlerdi çocukluklarını. Bu yüzden de, bütün günleri boyunca, bir siyah-beyazı yaşayacaklardı. Gün ışığı ve karanlık. Kızgın güneş ve serinlik veren gölge. Hepsi bu. Renk gözlerini kamaştıracaktı çünkü. Hiçbir zaman göremeyeceklerdi renkleri. Yeşilden, maviden, kırmızıdan yoksun kalacaklardı bir ömür boyu. Yani mutluluklardan, sevinçlerden, sevgiden yoksun kalacaklardı.
Sayfa 27 - manosKitabı okudu
Reklam
Şehir, her gün, yeni bir kat ekliyordu soylu apartmanlarına.Her gün, yeni yeni otobüsler dolaştırıyordu sokaklarında. Her gün bir öncekinden daha gösterişli gemiler yüzdürüyordu denizlerinde. Bir öncekilerden daha taze, daha pul pul balıklar, daha renkli, daha olgun yemişlerle sebzeler, daha kızarmış ekmekler... Her gün, bir öncekinden daha soylu, soyluluğuna karşılık satın alınması daha da güçleşen günler hazırlıyordu. Şehir kalabalıklaşıp kocamanlaştıkça adam yoksullaşıyordu zaten. Buysa yalnızlığına yeni yalnızlıklar katıyordu.
Sayfa 42 - manosKitabı okudu
96 syf.
·
Puan vermedi
Zaman Kent ve İnsan
Bir öykü ve sanat yapıtını ilk başta duygularımızla kavramak isteriz. Gerçekle olan ilişkisini okumak süre aldıkça ortaya koyarız. Yağma öykü kitabının ilk dokunduğu yer zamanını sana hissetirmesidir, zaman mekanı tasvir eder, mekanın içinde insanlar geçer, tek bir insanın bütün yalnızlıklarla bağı ortaya çıkar. Zaman öykülerin içinde akarken tarihte neler olmuşlar maddeleşir, bu maddeleşmenin tini yani içselliği bir giz olamaz. Değişen insan sömürüsü en dipte kalmış insanların sesi ile ortaya çıkar.
Yağma: Bir Şehrin Öyküsü
Yağma: Bir Şehrin ÖyküsüAdnan Özyalçıner · Manos Yayınları · 201910 okunma
Bozkır da, tıpkı içine dönük bir insanın üst üste saldırısına uğradığı, bu yüzden de yoğunlaşan, yoğunlaştıkça da ağlayamamanın, boşanamamanın, hiçbir şey yapamamanın verdiği katılmışlığı taşıyan duygulanmaların katılığı, kapanıklığı içindedir. Ben ne zaman geçtimse yağmur sıkıntısı vardı bozkırda, bozkırın toprağının rengini alan karasarı göğünde. Ama hiçbir zaman yağmurun yağdığını görmedim. Kimi ikindilerde, trenlerin tozlu camlarını fiskeleyen bir iki damlacığı saymazsak.
Yaşadığı sürece kendisine sevgilisine verebileceği bir çiçek bile bırakılmayan, hiç çiçeksiz yoksul ölüleriydi bunlar. İç içe yüzdükleri çürük artıklar da burjuva ölülerinin renkli çiçeklerine eş süslerdi sanki.
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.