(Kitabın adı) ;Sarıkamış’ta yenilgiye uğramış bir tabur asker ve onları kovalayan Rus birliklerinin yağmasından kaçabilmek için Van Gölü'nün ve karlı Nemrut Dağı'nın dibindeki köylerini bırakıp; kurak, sivrisineklerle dolu, kayalık dağın arasındaki bir köye yerleşmek zorunda kalan İsmail Bey ve ailesinin hayatlarını Çukurova’da tekrardan kurabilmelerinin öyküsü.
Öyle bir öykü ki yer yer masalsı bir dille anlatılmış aşırı gerçekçi bir eser, yer yer muhteşem betimlemelerle kurgulanmış soyut bir masal...
Kitabın ana karakteri İsmail Bey destansı, ulu bir insan. Düştüğü zaman el uzatanının hep olacağı, herkesin yamacında görmek istediği ve hep güven veren aynı zamanda kendisine uzatılan eli asla geri çevirmeyen bir kimse.Eser boyunca hakkında bazen gülerek bazen kızarak okuduğumuz öyle çok söylenti, öyle çok hikâye dolaşır ki sevenleri “Çukurova’nın gözü yiyecek” İsmail Ağa’yı diye korkar.
İki oğlunun biri öz biri evlatlık. Bambaşka iki dünya. Her şeyden korkan, korkudan hikâyeleriyle beslenen biricik Mustafa ve hayatta İsmail Bey’den başka kimse tarafından sevilmediğini düşünen ve İsmail Bey’e duyduğu büyük sevgi ve dünyayla olan kavgası arasında bocalayan, sevgisizlikle beslenen Salman.
Eser otobiyografik öğeler taşımaktadır. İsmail Ağa Yaşar Kemal’in babasıdır ve inanılmaz vurucu ve nokta atışı çözümlemeleri olan çocuk Mustafa karakteri ile yazar kendi çocukluğuna yolculuk yaptırır. Son olarak böyle güçlü bir yazara sahip olup anadilinden okuyabilmek gerçekten büyük bir lütuf.
