sonra anladık ki bazı kelimeler yüklüydü. yetim gibi. ana gibi. yuva gibi. söylendikleri anda insanın yüreğini aşağı çeken bir ağırlıkları vardı. ağırdılar ve ağrı yapıyorlardı.
İnsan hayatta mahrum kaldığı şeylere zamanın sonsuz olduğuna inandığı için yanıyor. Zamanın darlığını hatırladığımızda elimizdekileri korumaktan başka bir derdimiz olmuyor.
Ben kelimelerin adamıyım. Sayılarla aram yoktur, diyebiliyordu mesela. Nereden biliyordu? Kim söylemişti bunları ona? İnsan içini yalnız başına keşfedebilir miydi?
Şoförler anlatırlardı: Büyük şehirlerde hastaneler tıklım tıklımdı. Hastalara yetişecek doktor kalmamıştı. Kimin yaşayıp kimin öleceğine hastabakıcılar karar veriyordu. Her salgında konuşulan şeyler işte.
Sonrası? Sonraya bir şey kalmadı. Dünya üzerinde bir avuç insan, sinir sistemlerinin ihanetine uğramış bacaklar, parmaklar, gözler... O kadar. Anlatmaya değer ne varsa, hepsi geçmişte oldu. Şimdiki zaman yavan bir tekrardan ibaret.