Yağmuru Beklerken

Himmet Dağlı

En Beğenilen Yağmuru Beklerken Gönderileri

En Beğenilen Yağmuru Beklerken kitaplarını, en beğenilen Yağmuru Beklerken sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Yağmuru Beklerken yazarlarını, en beğenilen Yağmuru Beklerken yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
... Bir ara Ayla bu düşünceyi de eskitti ve zihninin onu birkaç hafta öncesine götürdüğünü anlamış olacaktı ki, masanın üzerinde bir yerlere dalıp gittiği bakışlarını, yeniden önündeki satırlara dikmeye zorladı. Fakat buna muvaffak olamadı; nihâyet Fahir ile kitapçıdan çıktıkları o günü tasavvur etmeye koyuldu. ...
242 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Kitabi klasik bir ask romani zannederek okumaya baslamistim. Ama beklentimin çok ötesinde bir kitap cikti. Fahir ile Ayla nin askinin yani sira dünyevi olmayan aski da çok güzel islemis. Tasavvuf edebiyati ve mevlevilik hakkinda cok sey ogrendim. Bu tarz, okurken ayni zamanda bilgilendiren kitaplari cok seviyorum. Anlatimi da güzel, hizli okunan akici bir kitap, ilerleyen sayfalarda daha da güzellesiyor.
Yağmuru Beklerken
Yağmuru BeklerkenHimmet Dağlı · İkinci Adam Yayınları · 20196 okunma
Reklam
... Yarı mutlu yarı tedirgin bir ruhla yurdun yolunu tutmuştu şimdi. Caddede, yolu ikiye ayıran toprak şeritlere devâsâ bir mıh gibi çakılı lamba direkleri, sarı ışıklarını ortalığa fütursuzca yayıyor; bu vakitte oradan gelip geçen yalnızların kimsesizliğini tutam tutam ifşâ ediyordu sanki. ...
Bu akşam Kız Kulesi, tepesindeki uzunca direğiyle, gerisindeki tüm siluetleri ardında bırakarak bir başka yükseliyordu kurşunî göğe doğru. Kuşağını bir tütü gibi beline geçirmiş, dört başı mâmur bir balerin misali son dansını ediyordu sanki. Başının gerisinde, kızıllığın içerisinde ise, onun tüm haşmetini ortaya çıkaran kara bulutlara gri çalınmış pastel boya rengindeki bir avuç içi kadar bulutlar asılıydı. Yine aynı Kule’nin dört bir yanında, biteviye uçuşan yarasa gibi martılar… Hiçbirinin de sesi yok, alacakaranlık çökerken serin sulara. Sonra, aynı Kız Kulesi’nin nâzenin vücudundan altın sarısını sulara çalan görkemli haller… Etrafından, küçücük motorlarından yükselen hırıltıyla geçip giden, kuzey-güney rüzgârları ortasında bir o yana bir bu yana yalpalayan takalar.. Boğaz sefasını sırtlarında sürmek isteyenlere, kadim zamanlardan arta kalan şu bilindik hikâyesini tekrar tekrar fısıldayan belli belirsiz köhne takalar... Kim bilir belki de her bir yolcusunun elinde, basılmaya hazır deklanşörler... Önlerinde, akıntıların su yüzeyinde yine belli belirsiz, patikaya benzer açtığı yolar...
... Yol boyunca yağan yağmur, sonsuz bir âleme doğru ilerleyen Ayla’nın yüreğindeki yangını söndürmeye tâlip olmuş gibiydi. O ise bunu kendi nâmına haksız bir kazanç olarak gördüğünden, mâzîden birkaç hayali gözünün önünde canlandırıyor; yine iç dünyasında kendisini âdi bir suçlu olarak görmek istiyordu ve sonsuzluk zindanında ebedî bir mahkûmiyetin prangalarını ayak bileklerine geçirmeyi, çok ama çok arzuluyordu.
... Odaya göre pek de büyük sayılmayan, kare biçimindeki kestâne renkli masasında erken saatlerden beridir, gelen giden vatandaşın işlerini mesâî bitimine kadar yetiştirmekle uğraşmış; boş bulundukça da mâzîden birkaç hayali zihninde canlandırmaya çalışmıştı. Şimdi, önündeki klasörlere dosyaları eklemekle meşguldü. İmzalı, kaşeli kağıtlar dosyalara, dosyalar da klasörlere takılıyor; sonra da kara kara kalın dosyalar raflardaki yerlerini alıyordu. Fahir, bunu bir robot gibi dur durak bilmeksizin milyonlarca kez yapabileceğini, o sırada da nice güzel günlerini masal renginde hülyalarında tekrar tekrar yaşayabileceğini düşünüyordu. ...
Reklam
49 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.