Irmgard Keun, Joseph Roth nedeniyle tanıdığım bir yazar oldu.Zaten edebi başarısı, Joseph Roth, Albert Döblin gibi isimlere yakınlığı dolayısıyla gölgede kalmış.Weimar Cumhuriyeti’nin çoksatan kitaplarına imza atan,radikal feminist yazar Irmgard Keun, altı yılını Bonn’da bir psikiyatri kliniğinde geçirmiş.Köln’de küçük bir dairede yoksul bir yaşam
Bu kitaba yorumum 4 kategorili olacaktır.
1. Kitabın yazarı: Hayatının on altı yılını bir psikiyatri kliniğinde geçiren Keun, buradan ayrıldıktan sonra minimal bir hayata adım atar. Weimar Cumhuriyeti'nin çoksatanlar listesinde yer alan feminist yazar yok olup gitmiştir artık. 20.yüzyılda çığır açan bir yazardır. Cinsiyet rollerini ele alan usta
Çaldığı Kürk mantosuyla hayalleri uğruna kasabadan Berlin’e gelen Dorris, bu şehirde kendini bulmaya çalışır. Hayalleri vardır ama daha çok şehrin karanlık tarafıyla yüz yüze gelir. Erkeklerin çıkarları uğruna kadınlara yaklaşmasından yakınır ama bu durumu ise kendi lehine çevirir. Sonra düzgün bir adamla tanışır ve ona umutsuzca aşık olur. Bir kadının şehirde beş parasız bavuluyla dolanması erkekler içinde bir fırsattır aslında. Dorris yalancıdır evet ama yalanları onun savunma mekanizması ve dünyaya bir başkaldırısıdır. Çok severek okudum. Nazi Almanyası’nda yasaklanmış bir kitap. Daha sonradan bulunup yeniden basılmış. Maalesef diğer kitapları güncel olarak yok. Yazarı çok sevdim.
On sekiz yaşında taşradan kaçıp Berlin'e gider. Amacı yıldız olmaktır. Ancak pırıltılı Berlin yerine karanlık ve kasvetli Berlin karşılar onu.
Merak ettiğim bir kitaptı. Okudum ancak bende iz bırakacağını sanmıyorum.
Irmgard Keun 1920'lı ve 30'lu yılların Almanya'sinda yaşamış bir dönem kitapları çok sevilmiş ancak Nazilerin iktidara gelmesi ile kitapları toplatılip yakılmış. Kaçmamakta çok direnmiş ancak daha sonra kendi gibi düşünenlere yasam hakkı kalmadığı gerekçesiyle Almanya'dan kaçmış. Sürgünde meşhur Yahudi yazar Joseph Roth ile büyük bir aşk
Yaşadığı dönem ve koşulların hezimetine uğrayan değeri bilinmemiş bir yazar Irmgard Keun. Nazi dönemi Almanyasında kitapları toplatılmış, birçok sebepten ölümüne yakın bir zamanda altı yıl psikiyatri kliniğinde kalmış. Bu kitabı üstünkörü okuyup geçmek haksızlık olurdu. 18 yaşındaki Doris'in hayat çabasını biraz trajikomik ama çok da realist açıdan okuyoruz. Yalancı ipek kürküne sığınan Doris, gerek tiyatro gerekse edebiyat anlamında anlatılanların toz pembe bir rüyadan ibaret olduğunu günlüğüne yazar gibi anlatmak istemiş okuruna. Ben epey sevdim, hem eğlenceli hem göz açan tatlı sert bir kitap.
Kısmen beğendim, çok fazla betimleme olduğu için okuyucu sıkılabilir o yüzden konuyu anlamak biraz zorlaşıyor,aslında ortada tam bir konuda yok. Kısaca konusu bir kızın yaşadığı zorlukları ve onun iç dünyasını anlatıyor yazar. Okusanız da olur okumasaniz da bir şey kaybetmezsiniz.
Galiba insan ne kadar çok şeyi görmeyi unuttuğunu ancak kör olunca fark ediyor.
Hayatının on altı yılını bir psikiyatri kliniğinde geçiren Keun, buradan ayrıldıktan sonra minimal bir hayata adım atar. Weimar Cumhuriyeti'nin çoksatanlar listesinde yer alan feminist yazar yok olup gitmiştir artık. 20.yüzyılda çığır açan bir yazardır. Cinsiyet
Yalancı İpek Kız #Okudumbitti
#YalancıİpekKız
"Işte o zaman şanslı olmanın ne demek olduğunu anladım- günde üç dakikaliginada olsa iyi bir insanla karşılaşmaktı şanslı olmak. "
Yazar 1920 lerin Almanyasında yaşamış, kitapları ilk basıldığında sevilmiş fakat Nazi iktidarından sonra toplatılıp yakılmış. Yasamak için mücadale etmeye çalışsa da bu mücadelesi gücün karşısında yetersiz kalmış ve ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır.
Yalancı ipek Kiz Doris ,
18 yaşında zengin ,başarılı olma hayaliyle yaşadığı yerden taşradan kaçıp Berlin e gelir . Yeterince eğitimli olmayan sekreterlik yapıp ama aslında oyuncu olmak isteyen Doris....
Ailesi özellikle babası için para demekti Doris . Fakat her zorluğu göze alarak terk etmişti ailesini . O şaşalı bir hayatın beklediğini düşünüyordu Berlin sokaklarında kendisi oysa karanlık, kasvetli, üst tabakanın hakim olduğu bir çıkmaza saplanmıştı. Kürkü, şapkası ve bir kaç fransızca kelimesiyle elit gözükmek istemişti ve etrafındaki insanlar buna kanmışlardı. Görüntüye kanmak...
En kestirme yoldan para kazanmalıydı ...
Ve böylece başlamıştı Doris in Berlin sokaklarındaki hayat mücadelesi.
Yazarın dili o kadar sade ki ,kitap su gibi akıyor. Sanki sizinle sohbet edip bu anlattıklarını seneryolastirmak ister gibi...
Arka fonda ise Nazizim ve milliyetçilik hakim.
Her okuyucuyu tatmin edermi bilemiyorum , ben severek okudum.
Yalancı İpek kız taşradan Berlin’e büyük ümitlerle, hayallerle; başarılı ve zengin olma düşüncesiyle gider.
Kitap kızın yaşadıklarını anlattığı bir günlüktür.
Kitabı okurken karşınızda bıcır bıcır konuşan bir kız olduğunu hissediyorsunuz.O tatlı tatlı anlatıyor siz dinliyorsunuz adeta..
Hüzün ve keyfin bir arada olduğu iyiki Türkçeye çevrilmiş dediğim bir kitap.
