Türkan Saylan'la Söyleşiler

Yapıcılığın Gücü

Zehra İpşiroğlu

Yapıcılığın Gücü Sözleri ve Alıntıları

Yapıcılığın Gücü sözleri ve alıntılarını, Yapıcılığın Gücü kitap alıntılarını, Yapıcılığın Gücü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ne var ki, yaratıcı toplum yolunda çağdaş eğitim ve öğretime yaptığımız yatırımın sonuçları bizim alanımızda (tiyatro) hemen görünmüyor. Gene de bizlerle birlikte temelleri atılan bu yapı yükseliyor, bunu biliyorum. Çünkü çağdaş öğretim alanındaki arayışlar son yirmi yıldır giderek yoğunlaştı. Bugün dilediğimiz noktaya daha gelememiş bile olsak, temel sorunların bilincinde olan bir kesim var, bu göz ardı edilmeyecek derecede önemli bir olgu. Öte yandan, bu gelişme Türkan Saylan’ın altyapıda temel değişiklikler yapmayı ve olabildiğince çok sayıda insana ulaşmayı hedefleyen projelerinde olduğu gibi gözle görülecek kadar belirgin değil.
Bugün bizde aydın deyince, işte okur yazar, üniversite mezunu, kafası çalışan biri geliyor akla. Ama aydın olmak çok farklı bir şey, aydınlanmaya yatkın olmak ve bunun için çalışmak, uğraşmak anlamına geliyor. Bulunduğu ortamı, çevresini biçimlendirmek, haksızlıklara karşı çıkmak, koşulları değiştirmek, kısaca yapıcı olmak. Düşünen, gören, duyarlı olan ve sorumluluğu taşıyan eğitimci kişi diye tanımlayabiliriz belki aydını. Unutmadığım bir şey var, belediyede üst düzeyde çalışan bir mühendis kız bir gün bizleri, ne kadar iyi yapıyorsunuz, şuydu buydu diye övüyordu. Ben de “Niye öyle söylüyorsun, bizi öveceğine sen de bir şeyler yapsana” dediğimde, durdu durdu bence dedi ki “Biz sıradan insanlarız. Bizler ne yapabiliriz ki?” Bu söz beni çok üzdü. Okumuş, üniversiteyi bitirmiş, belli bir birikimi var, gene de kendisini sıradan insan olarak görüyor. Bizim yaptıklarımızı beğeniyor, ama kendisi bir şey yapabileceğine inanmıyor. Yani kendi kendisini yok ediyor ya da yok sayıyor. Öylesine kendine güvensiz.
Reklam
Bizim toplumumuz gibi feodal, ataerkil ve otoriter bir toplumda, toplumun hiyerarşik ve otoriter yapısından uzak kalarak, bütünüyle insancıl ve barışçıl bir yaşam alanı kurmaya çalışmanın ve bu doğrultuda adım adım yol almanın bir mucize olmadığını Türkan Saylan’ı tanıdıktan sonra gördüm. Çevresinde küçük büyük, genç yaşlı, erkek kadın herkese cesaret veren sevecen, özgün kişiliğinden, alçakgönüllülüğünden, sorunlara hemen ve hızlı çözüm üretmeye çalışan yapıcı düşüncelerinden ve pozitif enerjisinden sanırım kolay kolay etkilenmeyecek olan kimse yoktur.
Biz yetinmeyi öğrenmişiz, birçok şeyi değiştirilemez bir yazgı gibi yaşıyoruz.
Bir de bugün kimi kesimlerin savunduğu gibi yasaklar, ayıplar, korkularla yapılan bir din eğitiminin baskısını düşünün. Çocukların üzerinde nasıl yıpratıcı, yıkıcı bir etkisi olabileceğini. Gerçekten biz dini, bütünüyle baskıcı, korkunç bir hale sokmuşuz. Gene benim çok sevdiğim bir şey “Duanızı içinizden edeceksiniz ,kimse sizin dua ettiğinizi bilmeyecek“. Yani kendinizi öyle sergileyip tiyatro oynamayacaksınız, çünkü bu iç dünyaya ait çok özel bir şey. Ne kadar güzel değil mi? Evet dinler artık bu çağda insanın üstünde kesinlikle baskı kurmamalı. Bu hoş görülmemesi gereken çok yanlış bir şey. Dinsel baskının hiçbir şekilde insan haklarıyla, çocuk haklarıyla bağdaşmadığını düşünüyorum. Zaten böyle yetişen insanların çoğu, büyük iç çatışmalar yaşıyorlar. Sorunlu, dengesiz insanlar oluyorlar. Diyelim on yaşında bir çocuk istese de istemese de oruç tutmaya, erkenden kalkıp namaz kılmaya zorlanıyor. Baskının altında eziliyor ama uyum sağlamak zorunda. Kimse on yaşında bir çocuğun onca saat aç kalmasını n ne kadar sağlıksız bir şey olduğunu sorgulamıyor. Sonuçta ben baskıcı eğitime temelinde karşıyım ki, din eğitimi temelinde buna dayanıyor. Öte yandan, din aracılığıyla iyi insan olmak, dürüst olmak, başkalarının hakkını yememek, insanlara eşit davranmak gibi temel değerler verilebilir. Biz böyle bir dini eğitim aldık. Bu açıdan da ben kendimi kimseye düşmanlık beslemeyen iyi bir Müslüman sayıyorum.
Ailelerde en çok kızdığım şeylerin başında anne ve babanın geçimsizliklerini çocuğun üzerine yıkmaları geliyor “Sen olmasaydın bu adamla oturur muydum?“ “Senin yüzünden bu kadına bunca yıldır tahammül ediyorum“ söyleminin altında ne çok çocuk ezilmiştir. Bunun sonucu tüm suçu kendi üzerinde gören, kendini aşağılayan, intihar eden ne çok çocuğumuz var. İşte bakın bence bunlar hep boşanması ya da hiç evlenmemesi gereken aileler.
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
48 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.