Jungiyen Psikolojiye Göre Kadın ve Erkekte Erillik

Yaralı Damat

Marion Woodman

Featured Yaralı Damat Posts

You can find Featured Yaralı Damat books, featured Yaralı Damat quotes and quotes, featured Yaralı Damat authors, featured Yaralı Damat reviews and reviews on 1000Kitap.
Jung, ruh-inşası sürecini bir 'opus contra naturam' yani ‘tabiata karşı yapılan iş/çalışma’ olarak adlandırdı. Bununla, ruhun cevherini serbest bırakabilmek için tabiatın bilinçdışı çekimine karşı çalışmak gerektiğini kast ediyordu. Bu çalışmada eril tinin eğilimi, bedeni aşmak, tabiatın bilinçdışılığına onu yok sayarak karşı çıkmak, bedensizleştirilen ruhun mükemmeliyetine ulaşmaktır. Aksine, biyolojisiyle halihazırda tabiata bağlı olan dişil, maddeyi çok daha fazla somutlaştırarak ruhun cevherini damıtmakta başarısız olmaya meyillidir. Hem bedensizleştirilen tin hem de somutlaştırılan madde, ruhu, yani benim bilinçli dişil olarak anladığım cevheri tehlikeye atar. Ne var ki bu cevheri elde etmek cinsiyetler arasındaki yeni bir birlikteliğin temellerini atabilmek için elzemdir.
Çantada keklik
Örneğin Büyük Ana arketipini karısına yansıtan adamı ele alalım. Bu adam karısının koşulsuz sevgisi ve hizmetini çantada keklik saymaya meyillidir çünkü bir açıdan hâlâ annesinin hazır ve nazır olmasını bekleyen bir çocuktur. Bu annenin kişisel kimliği yoktur, yalnızca arketipsel bir bakıcıdır. Bilinçdışı bir rabıtayla babasına bağlı olan kız çocuğu gibi, bu adam da anne-eşine kadının kesmeyeceğine güvendiği bir göbek bağıyla bağlıdır. Aynı zamanda çocuksuluğu, bağlı olduğu kadından korkan hatta belki nefret eden kendi gölgesini görmesini de engeller. Böyle bir erkeğin, başka bir kadınla uzun süreli bir ilişki yaşaması ve buna rağmen karısı "aramızda seçim yap" dediğinde samimi olarak şaşırması ender rastladığımız bir durum değildir. Kadınlardan biri için hissettiği sevginin diğerine olan sevgisini artırdığını iddia edebilir. İkisini farklı şekillerde seviyordur. Eşini, kendisini cinsel olarak uyaramamakla suçlayabilir. Ama rüyalarına bakarsa bir tarafıyla annesinin sağladığı koruma ve rahatlığı ararken, diğer tarafıyla kendi yaşam gücüyle ilişki kurmasına aracı olan metresini arzuladığını fark edecektir. Karısı ve kendisi bilinçlenmeye kararlıysalar içlerindeki buyurgan annenin farkına vararak ilişkileri vasıtasıyla sevgi ve şehveti bir araya getiren özgürleşmiş bakireyi bulabilirler.
Reklam
Bireysel olanın, bireyin sınırlarını aşan bir güce teslim olması yeni bir yaşam hayata getirir; hayatı gerçekliğin farklı bir boyutuna taşır.
... İçimizdeki o aciz oğlan çocuğunu yeniden keşfettiğimizde, hiçbir zaman hayata geçirme şansı bulamadığı hayaline tutunma çabasıyla onu aşırı duygusallaştırmamız gayet kolaydır. Onunla yeniden bağlantı kurmak yüreklerimizi acıyla sızlatır. Bazı modern filmler (hem erkek hem de kadınlar açısından) gelişmesi engellenen bu oğlan çocuğuyla ilgili yaramızı özellikle deşerler. Örneğin Ölü Ozanlar Derneği'nde, kendi hayatını yaşama özgürlüğü için mücadele veren oğlunun yalvaran gözlerindeki son umudu öldüren patriyarkal babanın çelik mavisi bakışlarını kim unutabilir? Kendi merkezinden düşünüp hareket edemediği için çaresizlik içinde hiçbir şey yapmadan bekleyen komplocu anneyi kim unutabilir? Ona aşırı bir duygusallıkla yaklaşmak, gerçekliğini inkar etmek kadar öldürücüdür. Erkek ve kadınlar bu genç adamı, hem kendilerinde hem partnerlerinde hem de çocuklarında onurlandırmalıdırlar. Onu onurlandırmak, dönüşüne sevinerek bir daha asla kaçamayacağı sıcacık bir yuvada şımartarak hapsetmek demek değildir.
“Hayat sevgi suyundan değil, kusursuzluk dayatan bir irade gücünden; dopdonuk bir mükemmeliyetten beslenir.”
Jaffa’nın gözyaşı dökmesine gerek yoktu. Acı çekmek zorunda değildi. Başka şekilde de hareket edebilir ve anne babasının yaptığı gibi, şimdi gerçek benliğinin sesi olarak katlanmayı ‘seçtiği’ acıyı bir sonraki nesle erteleyebilirdi. Etkisi altında olduğu ebeveyn dinamikleri göz önüne alındığında, Jaffa’nın sahte bir benlik sistemine razı olması aslında ne kadar da kolaydı. O sistem mükemmel bir tuzak inşa etmişti ve bu tuzak, yeterli uyuşukluk ve bilinçsizlik mevcut olduğunda rahat, kayıtsız ve hiç şüphesiz rafine ve incelikli bir burjuva evine dönüşebilirdi. Bir Müslüman atasözü ‘Çocuk atalarının sırrıdır’ der. Jaffa’nın özgün benliği, böyle bir evi dayanılmaz bir acının mekanı haline getirerek reddetti...
Reklam
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.