“Tanrı’nın bize, engin zaman okyanusundaki bir gemi gibi, hareket etme ve seçme özgürlüğünü vermiş olması, inşa edilip denize indirildiğimiz limanda kalmamız anlamına gelmezdi.”
Zaten bu John u pek tutmuyorum, hadi mekansal atmosfer ve merak faktörü ile bizi kitapta tuttu, okuttu. Böyle bir şeyler veriyor veriyor gibi yaptı tuttu. O bizi tuttu da biz neyi tuttuk? Ne var bu işin sonunda bizim elimizde?
Hadi bir şehir efsanesini, kendi köpüklü hayal dünyanda evirdin çevirdin, gittin bira daha soğukken köpüğünü içtin, bari bize ısınmıs da olsa dibinden bir yudum ver. Bi ana fikirdir, efendime söyliyim bir kıssadan hissedir, yok! Bu herif dikkat edilmesi gereken tuhaf bir herif. Hiç tutmuyorum.
On sekizinci yüzyıl insanı hayvanlara zalimce davranarak iyi Hıristiyan olduğunu düşünürdü. Üç kez öten ve her seferinde de Havari Peter'in afaroz edilmesine sevinen, günahkar bir horoz değil miydi? Horozların soyunu sopunu demirli sopalarla öldürmekten daha erdemli ne olabilirdi ki?
Dönemin, belli bir düzene sokulmamış vahşi doğaya hiç sempatisi yoktu. Bu doğa tehdit dolu bir yabanıllık, insanın Düşüş'ünün, Cennet Bahçesi'nden sonsuza dek sürgünün içe işleyen, çirkin bir anısıydı .