Sanatçı ile nevrozlu arasındaki fark; sanatçı kendini yıkıp yeniden inşa edebiliyorken nevrozlunun yıkım aşamasında kalmasıdır. O, içinde bulunduğu dünyaya uyum sağlayamadığı için dünyasını kendisine uyum sağlayacak şekilde küçültür ve kendi varlığını ancak bu şekilde koruyabilir. Oysa ikisi de yeniden yaratım arzusu içerisindedir -en nihayetinde kendimizdir yeniden yarattığımız, her an ve daima. Bu bağlamda nevroz aslında olumlu bir lanettir. Çatışma, yaratıma giden yolda hayatidir. Ve yaratmak, kaygısızlığın o uçsuz bucaksız sığlığında kaybolmuş halde değil de kaygıyı içinde duyumsayıp ona karşı savaşarak yaratmak, düpedüz cesaret işidir.
Bir nevrozlunun yerine bir türlü uyamayan ama harekete de geçemeyen sıkışmışlığında kalmış olabiliriz fakat ilerleme, nevrozun "yok edilip" insanın "uyumlu" hale gelmesi değil o nevrozun içerisindeki mücadeleyi yürekten bir yaratıma dönüştürebilmektir. May bu kitabında yalnız dilden şiirler, renklerden resimler, mermerden heykeller yaratan sanatçılara değil kendi sanatçısı olmayı tutku edinmiş herkese sesleniyor.
Bu kısacık esere hayatımda okuduğum en içten ve insancıl metinlerden biri olma onurunu memnuniyetle bahşediyorum.