Hikayeler sanırım kaderleri gereği çabuk unutulmaya mahkumdurlar ve fakat her ele alışta ayrı bir lezzet verirler.. Kalıcı olan ise okuyucuya farklı bir bakış açısı kazandırmasıdır sanki.. Bütünüyle göremediğimiz varlıklara bakan gözlerimizdeki perdelerden birini açar bir hikaye mesela, bir göz verir size, gördüğünüzü unutsanız bile yeni bir görmeyi unutmazsınız.. Ya da hayatın görülmeyen tarafına, gerçeklerine dokundurur sizi gülerken hüzünlendiren ve bir bakmışsınız hiç olmadığınız o taraftasınız.. Her hikaye kitabında olmayan bu tadı bu kitaptan aldığımı hissettim..
Hikayeler acılar yaslar sevinçler.. Kanayan yaradan, ümitlenen kan pıhtısından içeriye akmak ve kendini görmek.. Hayalin içindeki gerçek olan yası hissetmek.. Yasların hemen yanındaki tebessümleri tatmak.. Ve bunların hepsinin bir araya gelmesiyle duyulan yas orkestrası... Yazdıklarıyla içimizdeki sessiz müziği hissettiren başarılı bir tiyatro yazarından hikaye dinlemek oldukça keyifliydi.. Bir film sahnesi izliyormuş hissi verdiği de oldu okurken.. 15 hikayesinden hepsini beğensem de özellikle 8 ini çok beğendim.. ️ Kebudfam, Sopranun tabutu, Davul Derisi, Aşktan Öldüm, Arabesk Serap gibi...