mutlak öncelik eylemde değil, varoluşta olmalıdır. Temel olarak eylemde bulunmakta değil, olmakla ilgilidir: en yüksek değeri oluşturan, kişinin yaptığı değil, ne olduğudur.
Sorun kaderin çetinliği değil, çünkü istenilen her şey zor da olsa elde ediliyor. Sorun, kişinin kendi arzusuyla elde ettiği şeyden iğrenmesidir. Öyleyse hatayı kaderde değil, kendi arzumuzda aramalıyız.
Bir kişinin bize nefretle acı çektirmesi, bizi ona bağlayan bağları gevşetmez; olsa olsa, mevcut yoksunluğa bir daha asla söndürülemeyecek bir nefretin, çaresiz bir aşağılık duygusunun, daimî bir yok oluşun mührünü basar.