Anılar Kitabı

Yaşamak Hatırlamaktır

Ülkü Tamer

Yaşamak Hatırlamaktır Quotes

You can find Yaşamak Hatırlamaktır quotes, Yaşamak Hatırlamaktır book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Halep iki saat uzaklıktaydı Antep’e
Babam, annemle beni Suriye’ye, Lübnan’a göndermişti. Gezmek için. Halep iki saat uzaklıktaydı Antep’e. Oradan Şam’a, Beyrut’a geçmiştik. Bindiğimiz bütün arabaların radyolarında ya Ümmü Gülsüm’ün ya Abdülvahap’ın şarkıları çalınıyordu. Hiç yabancılık çekmemiş, kendimi Antep’te bellemiştim. Bellemiştim ama, ne Halep ne de Beyrut, Antep’in taşı olabilirdi. Azez’den çıkıp da Tibil’den yurda girince benden keyiflisi yoktu!
Sınıfa girmek üzere koridordan geçerken benim öğrencilerden birinin sesini duydum. Bir başka çocuğa caka satıyordu: “Sen ne diyorsun be! Bizim öğretmen Cüneyt Arkın’ın arkadaşı!” Tamam! Öğrencilerin güvenlerini ders dışı yollarda sağlamak yolunda önemli bir adım atılmış, “operasyon”un ilk bölümü başarıyla tamamlanmıştı.
Reklam
Onat Kutlar, “İnsan önce Hukuk Fakültesi kantininden mezun olur, sonra da Hukuk Fakültesi’nden mezun olur” derdi.
Acıklı filmlerden pek hoşlanmazdı Nakıp Ali. Bu yüzden, bazı yerli filmlerin sonlarını keserdi. Diyelim, oğlanla kız nice beladan sonra kavuştular, birbirlerine sarıldılar. Herkes tam oh çekeceği sırada kötü adam ortaya çıkıyor; oğlanı da, kızı da vuruyor... Nakıp Ali atardı makası. Oğlanla kız birbirlerine sarılınca “Son” yazardı perdede; film biter, seyirciler de mutluluk içinde evlerine giderlerdi.
Nakıp Ali bir hac filmi getirtti Antep’e. Cami hocalarını toplayıp ziyafet çekti; sonra da özel olarak filmi oynattı onlara. Ertesi gün, artık nereden çıktıysa, bir rivayet yayıldı kente: “ bu filmi yedi kere gören tam hacı, üç kere gören yarım hacı sayılır.” Film kapalı gişe girdi gösterime. Haftalarca oynatıldı. Arada bir yaşlı kadınlar geliyordu Nakıp Ali’nin yanına: “Evladım, ben iki kere gördüm. Üçüncüsüne param kalmadı. Sevabına... Bari yarım hacı olayım.” “Gir, bacım” diyordu Nakıp Ali. “İstersen dört kere daha gel. Para mara istemez.” Az kişiyi mi bedavadan aldı içeriye... Dinine bağlı bir adamdı. Ama yobaz değildi. Saza gider, rakısını içer, eğlenmesini bilirdi. Çıkarcı değildi. Din sömürücüsü hiç değildi. Hınzırlığına yapmıştı bu işi.
Suburcu’ndan Beyoğlu’na uzanan bir efsaneydi Nakıp Ali.
1950’lerin sonlarında İstanbul’da, Atlas Sineması’nda film seyrediyordum. Her nasılsa film koptu. Beş on dakika sonra yine koptu. İçimden tam “Nakıp Ali’yi geçti” diyordum ki, salonun çeşitli yerlerinden sesler yükseldi: “Nakıp Ali’yi geçti!”
Reklam
223 öğeden 151 ile 160 arasındakiler gösteriliyor.