Kitap gerçekten akıcı bir dille yazılmış. Popüler bilim kitaplarına karşı normalde yavan olduklarını düşündüğüm için mesafeli hissederim, fakat bu kitabı asla yavan bulmadım. Öncelikle yazarın bahsettiği neredeyse her şey araştırmalara/istatistiklere dayalı ve kitap kaynakçalı. Okurken karşılaştığım sorular oldukça düşündürücüydü: boş zamanımızın olmasını gerçekten istiyor muyuz, zamansızlık kaygısının ardında ne yatıyor, neden en çok gençlik yılları anılarla dolu olarak hatırlanıyor gibi konular üzerinde kafa yormak bana çok iyi geldi. Dişçi koltuğunda dakikaların bir türlü akmaması sorununa yönelik çözümü bugün deneme fırsatı buldum, onun da işe yaradığını söyleyebilirim :) Sanırım benim beğenmediğim tek nokta çevirinin yapay bir yerellik içermesiydi (orman kebabı yapma, Tokyo’dan İzmir’e dönünce alışma süresi vs.). Bazen bunlar yazarın isteği üzerine olabiliyor, bazen de çevirmenin/yayınevinin tercihi olabiliyor. Keşke çevirmen notu olarak bu durumun hangi sebepten kaynaklandığı belirtilmiş olsaydı, çünkü şu anki haliyle çevirinin kitabın orijinaline ne kadar sadık kalınarak yapıldığını okurken kestirmek oldukça güç.