Gezmenin, yaşamanın ve his etmenin hiç bir bir sınırı yok. Tıpkı Cesare Pavese'yi intihara sürükleyen derin duygu girdabı gibi. Ve onun ardın onun hislerini deneyimlemek, anlamlandırmak uğraşıyla; bu serüvenin senaryosunu mekan ve sosyolojik olgularla çözümlemeye çalışmak. Bir intiharın melankolisini kendi içinde sindirerek yaşamak. Hayatın anlamı ile anlamsızlığını tartmak. Kefenin bir tarafında hayatın anlamlı kılınan değerleri. Diğer tarafından bunların önemsiz oluşu. Anlam ifade eden değerlerin; sadece maddiyata duyulan ihtirastan kaynaklandığını, aslında hiç bir anlam ifade etmediği ve bu gerçeğin diğer tarafa ağır basması.
Bu eser;
beni böyle derin anlamlara sürükleyen ender kitaplardan biri olarak kitaplığımın demirbaşlarından biri oldu.
Pırıl pırıl bir zekadan akan bir anlatı.
Özge'nin tavsiyesi üzerine Tezer Özlü'nün okuduğum, pardon!! yaşadığım ilk eseriydi... Öz yaşam hikayesini, kişinin kendi yazdığı eserler beni çok etkiler... Eğer bu kişi
Cesare Pavese gibi gerçek yaşamın içinden hikayeleri olan ve hayatını intihar ile sonlandırmış bir yazar ise daha da etkileyici... Kendini o kişi ile özdeşleştirir, kendi yaşamından, hislerinden öyle kesitler yakalarsın ki, aynı yolculuğa çıkmış bulursun kendini... Aynı menzile varmasa da
YouTube kitap kanalımda Tezer Özlü'nün hayatı, bütün kitapları ve okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz :
ytbe.one/4rhsgjdY_SQ
Bu kitap incelemesini şu an Tezer Özlü'nün bedeninin yanında yazıyorum. Kanıt: i.hizliresim.com/e9h3lgo.jpg
Demiştim ama sana Tezer, 4 gün önce Çocukluğun Soğuk Geceleri kitabına yazdığım