Damla ona gülümsüyordu. Ayaklarına hükmedemiyordu. Durdu ve birkaç saniye bekledi. Sessizlik içinde kalbi göğsünü yırtacak gibi delice çarpıyordu. Yavaş yavaş yanına yaklaştı. Birden kalbi duracak gibi oldu. Nefesi kesildi. Damla'nın gülüşünü gören gözleriydi. Buzdan bir şehre güneş doğuyordu sanki. Özleme yenik umutları tekrar filizleniyordu. Aralarında sadece bir adım kaldı. Gördükleri onun uzun zamandan beri beklediği bir şeydi. Bir de sesini duysa çok güzel olacaktı. Bacakları onu taşıyamayacak kadar güçsüzleşmeye başladı. Göz kapakları ağrıyor, ayakta durmakta zorluk çekiyordu. Gözleri kapanıyor gibi oldu. Taş düşecekti ki, Damla elini uzattı ve Yusuf'u tuttu. Ve o an gözlerindeki aşk öyle bir hal almıştı ki... Bağırmaya çalışarak uyandı. Derin nefes aldı. Başucunda geceden kalma bir bardak suyu içti. Gözlerini kapadı, bir daha açtı. Sonra, Tanrım! Ne garip bir rüyaydı, diye mırıldandı. Damla her zamanki gibi rüyalardaydı.