Ahmet Cevdet Paşa "tarih bilmeyen bir devlet adamının pusula okuyamayan Bir kaptan kadar tehlikeli" olduğunu belirterek "her ikisinde de karaya oturmak tehlikesi vardır" demektedir.
Gösterişten hoşlanmayan Yavuz, her türlü israf ve debdebeye karşıydı. Sadeliği sever, "mücevveze" denilen başlık yerine kendi adıyla anılan "selîmî" kavuk giyerdi. Niçin böyle giyindiği sorulduğunda "vezirlerin ve beylerin süslü giyinmeleri, padişahlarına saygıdan ileri gelir. Biz kime şirin görünmek için süslü giyinelim ki? Bizim padişahımız, vücudun dışına değil, içindeki cevhere bakar." diyerek çok veciz bir cevap vermişti.
Böylesine gözü pek ve kendini İslâm Dini'nin hizmetine ada- mış olan İkinci Mustafa Han'ın şu şiiri onun manevi duyguları- nın ne kadar güçlü olduğunu bizlere göstermektedir.
Rûz-ı mahşerde kusûrum setr et ey Ferd-i Gani Enbiyâ vü mürselin içre hacîl etme beni
Zikr û tevhid ederim sidk-1 derûn ile seni Enbiyâ vü mürselin içre hacil etme beni
[Mahşer gününde kusurlarımı ört ey Rab'im Peygamberler içinde utandırma beni Gönülden sadakatle seni zikrederim
Peygamberler içinde utandırma beni]
Böyle bir padişahı olan bir ordunun kumandanları ve askerleri de onun gibi kahraman idiler.....