Yazar bu kitapta, yazının insana kendisini, çevresini ve olup biteni tanıma, kavrama, fark etme yetisi kazandırdığı tezini savunmuştur.Yazının bulunmasıyla başlayan değişim ve dönüşümü, bunun birey ve toplum üzerindeki etkilerini tarihsel bağlamda, eleştirel bir üslupla ortaya koymayı amaçlamıştır.
Eserde daha çok teorik bir dil kullanılmış olup
Okudukça bizde ne olur da düşüncelerimiz kuvveden fiile çıkar?
Kitapta satır arasında geçen bu soru kitabın muhteviyatını anlamamız yönünden dikkate değer bir soruydu.
Yazının öncesinde bizde kuvve halinde bulunan anlamların yazıya/söyleme geçmesiyle anlamın dışsallaştırılması ve anlamın harflere dökülerek sınırlandırlması sürecinde günlük
Eğer insan dünyayı kendisine izah edebileceği bir alan açmazsa bu kez dünya ile arasında tuhaf bir boşluk kalır. Ve insan, bu boşlukta benzersizliğinin yalnızlığını yaşar. Ancak dünyaya nereden ve nasıl bakacağını belirleyerek bu boşluğu kaldırır ve kendisini dünyaya yerleştirir. Bu yerleşiklik onu zaman ve uzamda kaybolmaktan korur. Böylece diğer insanlarla arasında mekansal bir birliktelik sağlamış olur. Bu mekansal birlik onu dünyevileştirir; ona diğer insanlar gibi olduğunu öğretir.
Sayfa 45 - Hece Yayınları Birinci BasımKitabı okudu
Bir kitap yazacak olsam nereden başlardım? Kitabın ismi Yazı Bilinci olunca Cemal Şakar Yazı başlığı altındaki güzel bir yazıyla başlatmış kitabı. Yazının geçici bir bellek olduğunu söylemiş. Şu dünyada kalıcı olan ne var ki?!
Yazıda ilk resimler ve şekiller kullanılmış, sonra alfabeler çıkmış ortaya. Alfabe insanın düşüncelerini ve hayallerini
Yazı hırsızlığı anlamına evrilen intihal, bu dönemde edebiyat dünyasındaki yerini alıyordu. Bu nedenle 19. yüzyıla kadar ortaya konmuş edebiyat eserlerinde intihal aramak fazlasıyla anakronik bir yaklaşım olacaktır. Zira yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, 19. yüzyıla kadar edebiyatın kaynakları, temaları hatta kalıplan insanlığın ortak malı hükmündeydi. Şeyh Galib'in deyişle 'mîrî malı'ydılar. Sanatçılar etkilenmek, beslenmek, yeni bir söyleyiş biçimi yakalamak için okuyor hatta bir ustanın yanında eğitiliyorlardı. İlhamını Mesnevi' den aldığını söylerken Şeyh Galib hiç de mahcup olmuyordu.