Yazlık Posts

You can find Yazlık books, Yazlık quotes and quotes, Yazlık authors, Yazlık reviews and reviews on 1000Kitap.
Türkler dünyanın her yerindedirler ve her yere de kendi alışkanlıklarını hiç bozmadan götürürler... ... Türkler göç ettikleri yere inşaat yaparlar! Bakınız gecekondular, bakınız inşaat sektörümüzün dünyadaki başarısı. Türk, önce başını sokacak bir yer bulur, sonra da kültürünü ve başını soktuğu yeri yaymaya başlar! Kaçak kat, kaçak balkon, hazine arazisine yapılmış ev, askeriyeye taşmış tarla, dönerin Almanya’nın bir numaralı fast food’u haline gelmesi, hepsi bu genetik kod yüzündendir. Ve Avrupa, bu genetik kodun gayet farkında olduğundan bizi AB’ye almaktan tırsmaktadır.
Çocuk dediğin yaratık böyle bir şeydir. Durağan veya devamlılığı olan hareketleri değil, hızlı döngüleri, tekrarlayan çabuk aksiyonları sever. Mesela masanın etrafında sürekli dönmek. Veya efendi gibi oturup yemek yemek yerine, gidip koşup, gelip bir lokma almak, yine gidip koşup, yine bir lokma. Hanımlar, çocukkenki kafa yapımızı hiç değiştirmeseydik, hepimiz 34 bedendik vallaha billaha!
Reklam
Çalışkan metabolizma boş kalınca kendine sarıyor. Resmi olarak “Rölantide çalışma,” dönemimi kapatıyorum. Şimdiye kadarki tedavilerin arasında en iyi bu geldi! İşleyen demir ışıldarmış! Herkese, iş güçle dolu, yoğunluktan şikâyet edilen, ruh ve beden sağlığı yerinde günler dilerim!
Ülkenin en büyük şehri İstanbul’un en güzide semti Nişantaşı’nın bir haftadır günde birkaç saat elektriğini kesen ve arayınca da “Arıza var yine, arıza,” şeklinde konuşan teknolojik beceri ve zihniyet, yarın nükleer santralde sızıntı olduğunda, orayı silikon tabancasıyla mı kapatacaktır yoksa bez mi tıkayacaktır? “Yahu bu santraller bir yavru kedi kadar tehlikesiz, yani kedidir kedi,” diyen arkadaşlar, 1986’da Çernobil’de, 2011’de Fukuşima’da patlayıp yüzlerce kilometrekarelik çevresinde, gelecek onlarca neslin sağlığına mal olan şey: Elektrik prizine patisini sokmuş kedidir Aygaz tüpüdür Çiklettir Ben onu duymadım. Diyelim her şey yolunda gitti, santral mis gibi oldu, deprem olmadı, tsunami na mevcut. Santralin atıklarına ve kaçınılmaz yüksek radyasyona maruz kalmam sonucunda sırtımdan üçüncü bir kol çıkarsa, sigorta estetik ameliyat masrafını karşılayacak mıdır, yoksa eve gelen aile hekimi ağrı kesici mi yazacaktır?
Sonra, “Biz büyüdük ve kirlendi dünya.” Ya da daha gerçekçi ve kaba biçimde ifade etmek gerekirse “Yeryüzünün içine ettik!” Son elli yılda insanoğlunun tüketimi altı kat arttı! Bazı hayvan ve bitkilerin nesli tükendi, tarım alanları azaldı, ormanlar yok oldu, su kalmadı. Daha fazla fosil yakıt, mineral ve maden çıkarıldı mecburen ve n’oldu? Deniz bitti! Dünyayı kirletmekle, ısıtmakla, doğasının dengesini bozmakla kalmadık, gezegenin doğal kaynaklarını tükettik!
Bir gün tüm dünya aynı kıyafetleri giyen, aynı yiyecekleri tüketen, aynı ilaçları alan, aynı kahveleri içip, aynı inşaat şirketlerinin yaptığı bir örnek evlerde oturan, aynı sokaklarda yürüyen, seçeneksiz, mutsuz ve sıkıcı insanlardan mı oluşacak, bilmiyorum. 80’li yıllarda Taksim’e Türkiye’nin ilk fast food zinciri açıldığında, arkadaşlarımla birlikte koşa koşa gidip dünyanın en zararlı yiyeceğini büyük bir heyecan ve mutlulukla mideye indiren salaklardanım çünkü! O zaman mahalledeki köfte ekmekçinin değerini bilemiyorduk. Ama şimdi köşedeki eczanemden, bakkalımdan, börekçimden ve özellikle de kahvehanemden vazgeçmeyeceğim!
Reklam
Hadi giyim kuşam, kahve o kadar da hayati değil diyelim. Ama gıda ve ilaçta da durum aynı! Food Inc belgeselindeki gibi, 50 yıl önce Amerika’da yüzden fazla irili ufaklı gıda şirketi, daha fazla rekabet ve üretim merkezi çeşitliliği varken, artık 8-10 büyük şirket piyasanın büyük bölümünü ele geçirmiş durumda. Markalar çoğalmış ama hepsinin sahibi aynı büyük şirketler! Ve bu şirketler bir masanın etrafında bir araya gelip “Bundan sonra hepimiz gıdalarımıza biraz da arsenik katalım, heyecanlı olur,” derse, artık “O zaman ben de şu yerel markaya geçerim veya mahalle kasabının yaptığı sucuktan alırım, “ deme şansınız yok, zira büyük para ve güçle siyasileri de kontrol altında tutup, istedikleri gıda kanununu çıkarıp istemediklerini iptal ettirebiliyor, küçük işletmeleri şu veya bu bahaneyle kapattırabiliyorlar! Örneğin Türkiye’de bundan sonraki plan, küçük eczanelerin tasfiyesi ve Amerika’daki Duane Reade gibi büyük şirketlere ait dev eczane zincirlerinin yapılması! Ondan sonra fiyatına, etkisine göre ilaç seç bakalım sıkıysa! 23 büyük zincir mağazada ne varsa, onlar neyi satmayı uygun gör-düyse onu alacaksın! Tehlikenin farkında mısınız?
Global bir “büyük şirketleşme” içinde, artık seyahat etmenin bile zevki kalmadı! Budapeşte’ye, New York’a, Paris’e,hatta Beyrut’a git, bütün caddeler, sokaklar birbirine benziyor artık. Köşe başında bir Starbucks, ileride bir Mc Donalds, arada bir Gap, bir Banana Republic, bir Nike, Adidas, Zara vesaire, kozmetikse konu ya Mac ya Sephora, alışveriş merkezi gezeyim dediğinde de yine bunların daha ufak şubeleri! Dünyanın bütün caddelerinde aynı logolar, aynı kapılar, aynı renkler, aynı dekorlar, aynı giysiler, aynı sandviçler, aynı kahveler! Küçük dükkânları, yerel markaları, orijinal tatları, desenleri teker teker kaybediyoruz.
Alışveriş niyeti olmayan bile vitrin bakıp hayal kuruyor. Konsere gidip keman çalmayı, müzeye gidip ressam olmayı hayal eden pek az. Hayat amaçlarımız genelde “Bazı ürünleri edinmek” üzerine kurulu.
70’li yıllarda bir siyah beyaz televizyon, bir adet buzdolabı, merdaneli çamaşır makinesi ve salonda üzeri tığ işi örtülü sabit hat telefonu olan her aile kendini son derece zengin ve konforlu hissederdi. Sonra işler yavaş yavaş değişti. Artık cep telefonu bu yılın modeli olmayan vatandaşın devlete isyan edesi var! Almaya doyup “Hayatı sadeleştirme” aşamasına ne zaman geliriz, o meçhul.
400 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.