Samanta Schweblin’in yazdığı Siete Casas Vacias, , Can Yayınları’ndan Emrah İmre’nin çevirisi ile çıkmıştır: Yedi Boş Ev. Kapak uygulamada Ezgi Arslan, Lom Creative var.
Öncelikle kitaba bayıldım. Bence Raymond Carver’ın Katedral’ini okumuş ve sevmiş olanlar da sevecektir.
Kitap birbirinden bağımsız yedi kısa öyküden oluşuyor: Hiç Alakası Yok, Babamlar ve Çocuklarım, Böyle Şeyler Evimizde Olağandır, Mağaramsı Nefes, Kırka Kırk, Şanssız Bir Adam, Dışarı Çıkmak.
Öykülerin çekirdeği için genel olarak “boşluk” desek çok da yanışmış olmayız sanırım. O yabancılaşmaların insanda oluşturduğu boşluk hissini yazar bize çok net bir şekilde göstermiş.
Öyküleri okurken “şimdi çok büyük bir şey olacak” hissi pek de karşılanmıyor. Ki bu olağanüstü bir keyif katıyor!
Aidiyet, kayıp, yabancılaşma, insan ilişkilerini psikolojik gerilimle anlatırken hafif karanlık bir atmosfer yaratmış yazarımız. Kendisini ilk defa okudum. Belli ki son da olmayacak.