İlkbahar 2016

Yemek ve Kültür Sayı: 43

Kolektif
Bahar sarhoşluğuna, kıpırtısına muzipçe göz kırpan bir yazıyla başlıyoruz kırk üçüncü sayımıza. Geçtiğimiz ocak ayında yitirdiğimiz Tahsin Yücel, incelikli üslubuyla mutfak eleştirmenlerinin, şeflerinin “yaratıcı” dünyasını resmettiği yazısında eleştiri/eleştirmen kavramlarını bir kez daha düşünmemizi sağlıyor. Denize adım atmaya hazırlandığımız bugünlerde hikâyelerinde deniz kokusunu hep hissettiğimiz Sait Faik Abasıyanık, “Dülger Balığının Ölümü”nde hayat ve ölüm ikilemini, korkunç bir canavarken uysal, zavallı bir yarattık haline gelen dülger balığının dönüşümüyle anlatıyor. Mutfakta pişenlerin yaşam koşullarına göre belirlendiği bir gerçek. Özge Samancı ve Aylin Doğan’ın Savaş ve Mütareke döneminde İstanbul’da pişen etsiz yağsız yemekleri ele aldıkları yazılarında, I. Dünya Savaşı sonrasında mutfağa girebilen yemekler, dönemin karikatürleri ve yemek tarifleri eşliğinde sunuluyor. Bugüne geldiğimizdeyse, Erhan Akarçay’ın orta sınıfın ne tükettiği, ne yiyip, ne içtiğini sorguladığı yazısında et düşkünü bir orta sınıfla karşılaşıyoruz. Orta Çağ’da Bizans’ın gündelik yemekleri Johannes Koder’in araştırmasıyla hayat buluyor. “Taze badem, Laukate kirazları,/ Pegai kabakları, Plakai’nin şeker kavunları…” Gerisi, Koder’in satırlarında… Nostradamus reçel tarifleri devam ederken Musa Dağdeviren Yusufeli ve Erenköy (Hers) çevresinin alametifarikası Ferdali Kebabını, bölgenin kültürel özellikleri, âdetleri, gelenekleri ve hikâyeleri eşliğinde anlatıyor. Kendi kültürümüze ait olanı, ne kadar koruyup koruyamadığımıza dair düşündürüyor. Charles Perry’nin dolmayla ilgili yazısını da bu gözle okumakta yarar var. Ümit Ekin’in Osmanlı İmparatorluğu’nda bal üretimi ve tüketimini anlattığı yazısından o zamanlar şeker fiyatının bala göre daha pahalı olduğunu öğrenirken Bülent Varlık’ın yazısında Cumhuriyet dönemine geçiyoruz: Türkiye’de Avrupa ülkelerine göre yaklaşık bir asır sonra başlayan konserve sanayinin ilk yıllarına uzanıyoruz. Serhan Yedig’le Ayvalık pazarını dolaşıp otlar hakkında bilgimizi arttırırken yerel yemek yazarları Ayvalık mutfağına dair ipuçları veriyor. Pelin Özer’in söyleşisinde İstanbul’un simgelerinden biri olan Kanaat Lokantası’nın tarihçesini Murat Kargılı’nın anlattıklarından dinliyoruz. Bir zamanların Erenköy’ünde Kıvırcık lakabıyla dondurma satan Vahdettin Kargılı’dan bugüne, Kanaat Lokantası’nın sürüp giden lezzetleri… Baharın alışılmış lezzetlerle birlikte yeni ve farklıyı getirmesi dileğiyle, keyifli okumalar. İçindekiler Mutfak yazını– Tahsin Yücel Dülger balığının ölümü– Sait Faik Abasıyanık Savaş ve Mütareke dönemi İstanbul mutfağında etsiz, yağsız yemekler– Özge Samancı- Aylin Doğan Reçeller el kitabı – Nostradamus Orta sınıf ne tüketiyor? Dışarıda ne yiyor? Ne içiyor? – Erhan Akarçay Unutulmuş halk yemeklerinden yedi tarif – Musa Dağdeviren Orta Çağ’da Bizans’ta gündelik yemekler – Joahannes Koder Türkiye’de konserve sanayiinin ilk yılları – Bülent Varlık Çimdik – Süleyman Bulut Ferdali Kebabı – Musa Dağdeviren Ayvalıklı ot yemeğinin sıcağını, şevketibostanın yaprağını sever – Serhan Yedig Osmanlı İmparatorluğu’nda bal üretimi ve tüketimi – Ümit Ekin Dolmanın yükselişi – Charles Perry Her gün yeniden kurulan lezzet sahnesi – Pelin Özer Bilmece mutfağı – Süleyman Bulut “İnsan hiç sevmediği şeyi yer mi?” – Zeliha Özkan İslam mutfağının altın çağı – Alp Türkmenoğlu
Author:
Kolektif
Kolektif
Magazine:
Yemek ve Kültür Dergisi
Yemek ve Kültür Dergisi
Estimated Reading Time: 4 hrs. 32 min.Page Number: 160Publisher: Çiya Yayınları
Country: TürkiyeLanguage: TürkçeFormat: Karton kapak

Comments and Reviews

See All
Henüz kayıt yok
100 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.