Bugün reddedemeyeceğimiz bir gerçek var ki, o da görselliğin hayatımızdaki hegemonyasıdır. Bu hegemonyayı meşrulaştıran kültürel ortam iletişim araçlarının gelişme ve yaygınlaşmasıyla beraber karşılıklı bir inşayla oluşmakta. G. Debord'un belirttiği gibi, böyle bir ortamda, her şey ya da her faaliyet taşıdığı "gösterilme gücüyle" değer kazanır duruma gelmiştir. Artık üretimin, tüketimin, eğitimin, ahlakın, siyasetin olduğu kadar ibadetin de görselliğin dünyası içinde yeniden üretildiği bir kültürel ortamda yaşıyoruz.
Böyle bir ortamda dindarlık ve ibadetin klasik tanımının içerik olarak, en azından kısmen, anlam kaybına uğramaktan kurtulamadığını görüyoruz. Görsellik, egemen olduğu bir toplumsal hayatta din ve dindarlığın olan etkisini, Müslüman'ın dini faaliyetlerini belirgin şekilde formatlayarak göstermekte. Gösteri toplumu, aynı zamanda "teşhirci" bir toplum olma özelliği taşıyor.