Her yönetici girdiği ortamda bir etki yaratır. Kimi yöneticiler giderken mutlu eder, kimileri de gelirken. Ekibinizin performansını arttırmak için, gelirken mutlu eden bir yönetici olmanız gerekir. Giderken mutlu eden yöneticiler, biz buna “zehirleyenler” diyoruz, çalışanların enerjilerini alır, içlerindeki ışığı söndürür, önlerini ve yollarını karartır. Çünkü bu yöneticiler açık veya örtülü biçimde çalışanların yetersiz ve hatalı olduklarını hissettirirler. Böyle bir yöneticinin astları, olumsuz sözler duyacaklarğını bildikleri için, ondan uzak durmaya ve onunla karşılaşmamaya gayret ederler.
Karşılıklı bağımlılığın gelişmesine en büyük engel, ego çatışmasıdır. Diğer ekip yöneticileri ile bu tür çatışmalardan kaçının. Clinton yukarıda sözünü ettiğim konuşmasında, “Yaşadığımız dünyada düşmanlarımızı öldürerek bitiremeyeceğimiz açıktır. Bu nedenle dosta yatırım yapmak akıllıcadır.” demişti. Benzer durum iş hayatı için de geçerlidir. Pazarlama bölümü satış bölümünü yok ederek; satış, finans ve muhasebedan kurtularak; işlevini sürdüremez. Her birim diğerine duyduğu ihtiyacın farkında olmalı ve sorunlarını, kurum adına yararlı sonuçlar alacak biçimde çözmeye gayret etmelidir.
Yöneticilerinizin takdirini kazanmak istiyorsanız, ekibinizi diğer ekiplerle işbirliği içinde çalışmaya yöneltin. Kurum içinde ilişkide olduğunuz diğer ekip yöneticileri ve ekipler hakkında olumlu konuşun. Açık veya örtük biçimde diğer ekiplerin ve yöneticilerinin yetersizliğinden söz etmeyin. Çünkü sizin olumsuz bir imada bulunmanız, astlarınızın “diğer ekiplerin bir işe yaramadığı”na dair görüş geliştirmesine ya da bu konudaki inancının pekişmesine yol açar.