Asıl zarar gören yine ben olmuştım; benden güçlüydü ama bunun bir önemi yoktu, önemli olan amacıma ulaşmış olmam, onurumu korumam, bir tek adım bile gerilemeden herkesin gözü önünde toplumsal açıdan subayla eşit olduğumu kanıtlamamdı.
İnsan, iyiliği çabuk unutur ama kötülüğü unutmaz, biriktirir. Eğer bu denli unutkan olmasaydı, her insan kaderinde iyiyi de kötüyü de yaşamanın yeri olduğunu görebilecekti.
Aşk, Tanrı’nın bir lütfudur ve kem gözlerden uzak tutulmalıdır. Onu kutsal ve güzel kılan da budur. Söz konusu durumda eşlerin birbirine duydukları saygı artar ve saygı olunca her şeyi düzeltmek mümkündür. Hem bir kere, aşık olup da evlenmişlerse ve gerçek bir aşk var ise bunun tükenmesi mümkün mü ? Eğer insanlar isterse aşkları büyüyüp güçlenebilir. Çok seyrek durumlarda, aşkın sürekliliğinin sağlanamadığı görülmüştür. Eğer karşındaki erkek iyi yürekli ve dürüst biri ise, ne diye aşkın sona ersin? İlk heyecanların sona erdiği bir gerçektir. Ama bunun yerini daha güçlü duygular alacaktır. İşte o zaman insanlar tinsel bir birlik kurup, yaşamı acısıyla tatlısıyla omuz omuza yaşayacaklardır; her şeyi paylaşacaklar, öyle ki aralarında gizli saklı hiçbir şey kalmayacak. Eğer bir de çocukları olursa, işte o zaman en güç anlarda bile mutlu olabilecekler; yeter ki birbirlerini sevsinler, yiğitlikten ödün vermesinler.