Bir an, Karapalıçarşı'daki dükkanın kumaş kokan, badanası kirli duvarları... Makinenin teker sesi... Her gün binip indiğin otobüsler... Eve gelirken yolunun üzerindeki manavlardan satın aldığın akşam saatlerinin ucuz meyveleri girdi aklına. Torbadan çıkan çürük sebzeleri, meyveleri karının küfürle günahla çöpe atışı, çok zaman pencereden sokağa savuruşu geçti gözlerinden.
Radyon, göğsünün üstündeydi halla. Parmaklarının altındaki titreşimi hissederken, sanki yeniden çalışıyordun makinende. Bu güzel düş bozulmasın diye, öbür tarafa, karından yana dönmedin.