Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa Sefaretnamesi

Yirmisekiz Mehmet Çelebi

Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa Sefaretnamesi Posts

You can find Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa Sefaretnamesi books, Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa Sefaretnamesi quotes and quotes, Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa Sefaretnamesi authors, Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa Sefaretnamesi reviews and reviews on 1000Kitap.
155 syf.
·
Not rated
18. yy Osmanlı’sında halk sefalet bir yaşam sürerken devletin de bir o kadar şatafata düşkün ve gösterişe meraklı olması yeni bir şey değildir. Bunu Lale Devri’nden önceki dönemlerde de görmüştük. 18. yy’da 28 Çelebi Mehmed’in özellikle Fransa seyahatinden sonra batılı yaşam tarzını benimseyen (çalışan) Osmanlı’da görünen o ki kültürel yozlaşma da had safhaya ulaşmıştır. Osmanlı edebi anlamda doğuyu taklit ederken mimari alanda da Batıyı taklit etmiş. Yani kendi özü hariç pusula bir Doğu bir Batı olmuş. Eserde dikkat çeken önemli noktalardan birisi de kadına bakış açısı oldu. 18. yy Fransa’sında makam, mevki sahibi olmayan bir kadın, bir beyzade karşısında saygı görmek zorundaydı. Bununla birlikte bir kadın istediği vakitte dışarı çıkıp gezme hakkına sahipti; özgürdü. Halbuki Osmanlı’da değil kadının dışarı çıkması erkeğin bile belirli bir saatten sonra dışarı çıkması yasaktı. Ases ya da şahne denilen gece bekçileri tarafından bu durum kontrol edilmeye çalışılıyordu. Eser, edebi değer gütmeden o dönemleri bize gerçekçi bir şekilde yansıtması bakımından dikkate değerdir. Çünkü bu tarz eserlere çok az rastlıyoruz. Osmanlı’yı daha derinden tanımak isteyenler için şiddetle tavsiye ederim.
Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa Sefaretnamesi
Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa SefaretnamesiYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü · 1993701 okunma
155 syf.
10/10 puan verdi
Yirmisekiz Mehmed Çelebi Efendi’nin kaleme aldığı Sefaretname, 7 Ekim 1720 tarihinde İstanbul’dan Fransa’ya yolculuğa çıkmasıyla başlar ve 8 Ekim 1721 tarihinde İstanbul’a dönüşüne kadar gözlem ve incelemelerini içerir. Kitabı okumaya başlamadan önce; Yirmisekiz Mehmed Çelebi Efendi’nin bakış açısını ve değerlendirmelerini daha iyi anlayabilmeniz için, Osmanlı’da Lale Devri olarak adlandırılan 1718-1730 yıllarının siyasi, sosyal, kültürel, sanatsal özelliklerine ve ek olarak o dönemin mimarisine göz atmanızı öneririm. Kitabın dili akıcı, mukayeseleri yerinde ve ayrıntıları tatlıydı ama tasvir edilen şehirleri, saray ve bahçeleri, kaleleri, köprüleri incelemek için sürekli ara verdiğim için okurken bazen kopmalar yaşadım. Tarihi ve edebi olarak çok değerli bulduğum bu kitap; Osmanlı’da Lale Devri’nin dinamiklerini oluşturması ve Batı etkisinin sosyo-kültürel açıdan görülmeye başlamasının nedenlerinden biridir. Ayrıca, seyahatte anlatılanlardan yola çıkarak Batı’da da Osmanlı ilgisi olduğu ve Osmanlı’ya çok önem verildiği görülüyor. Yirmisekiz Mehmet Çelebi Efendi, seksene yakın maiyeti ve oğlu Said Çelebi’nin her gittikleri yerde ilgiyle izlenmelerini, coşkuyla karşılanmalarını okurken, Oryantalizm’in nasıl doğduğunu hatırladım. Semra Germaner ve Zeynep İnankur’un kaleme aldığı “Oryantalistlerin İstanbulu” kitabından hatırladığım kadarıyla Fransa'da Türk geceleri düzenlenmesi, Türkler gibi giyinerek fotoğraf çektirmelerinin moda olmasında bu seyahatin etkisinin çok büyük olduğunu düşünüyorum. İlgililerin okumasını kesinlikle tavsiye ederim.
Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa Sefaretnamesi
Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa SefaretnamesiYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü · 1993701 okunma
Reklam
Versailles Sarayı, Paris, 1721.
Velhâsıl Versailles bir bahçedir, dört saray ve dört bahçeden ibarettir. Bunların hepsinin dolaşılması yedi saat kadar sürüyormuş. Versailles sarayının divanhanesi kubbesiyle öyle ferah ve öyle güzeldir ki, ancak olur. Divanhanenin iki tarafına gayet âlâ somakiden ustaca işlenmiş büyük kavanozlar dizmişler ve akikten kavanozlarla süslemişler. Kavanozlar görülmedik makbul ve muteber ağaçlarla dolu idiler. Bir tarafı bahçeye bakan kocaman pencereler, bir tarafına da baştan aşağı ayna konmuş ki, divanhane aynaya aksedip gayet geniş görünür ve nerede oturulsa bahçe seyrolunur. Öyle sanatkârâne yapılmış odalar vardır ki, tabir olunmaz.
Sayfa 39 - Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları
1721, Paris ;)
Paris şehrine mahsus bir eğlence var imiş ki, opera derler imiş. Acaip sanatlar gösterirlermiş, pek kalabalık bir cemiyet olurmuş. Şehrin kibarları varırlar ve vâsi dahi ekseriya varıp, Kral dahi bazı kere gelirmiş. Onu seyredecek olduk. Bir gün entrodüktör Kral tarafından bir araba getirip âdemlerimizle bizi aldı, gittik. Vasînin sarayına yakın bir yere vardık. Burası bilhassa opera için yapılmış. Herkesin rütbesine göre oturacak yeri var. Kralın oturduğu yere getirdiler. Kırmızı kadife ile döşenmişti. Vasî de gelmiş, yerinde oturmuştu. Bina erkeklerle, kadınlarla doluydu. Yüz çeşitten fazla saz hazırdı. Akşama bir saat vardı. Her tarafı kapalı olduğundan birkaç yüz balmumu ve billûr avizelerde de hesapsız mum yanmıştı.
Sayfa 32 - Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları
155 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 9 hours
1720-1721 yıllarında Osmanlı elçisi olarak Fransa'ya giden Yirmisekiz Çelebi Mehmed'in yazdığı bu sefaretname dönemin yapısının anlaşılması için çok önemli bir eser. Bu kısa sefaretnameyi okuduğumuzda Osmanlı'nın nasıl geri kaldığı ortaya çıkıyor. III. Ahmet zamanında Batılı ülkeler tarafından Osmanlı'nın hala belleklerde büyük bir güç olarak kabul edildiği Fransızların Osmanlı elçisine yaklaşımlarından belli oluyor. Bütün halk onu görmek için sokaklara dökülmüş, Kral bizzat ayağa kalkıp elçiyi karşılamıştır. Yirmisekiz Çelebi Mehmed Fransa'nin mimari, sanat, bilim, teknik, astronomi, tıp, eczacılık gibi alanlarda ne kadar ilerlemiş ve masraf yapmış olduğunun üzerinde ısrarla durur. Osmanlı'nın bu konularda yetersiz olduğunu sık sık Fransızların yaptıklarının daha önce görülmemiş olduğunu söyleyerek bize aktarır. Fransız bir astronomun 15. yy. Türk bilgini Uluğ Bey'in çalışmalarında ki bazı yanlışları bulup onu elçiye bildirmesi, Fransız alimlerin Doğu alimlerini takip ettiklerini gösterir. Asıl kötü olan ise aynı yüzyılda Fransızların aksine Uluğ Bey'i aşacak bir Türk alimin ortaya çıkmamış olmasıdır. Bu kısa sefaretnameyi herkesin okumasını tavsiye ederim. Eğlenceli bir anlatımı olduğu için hiç sıkılmayacaksınız.
Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa Sefaretnamesi
Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa SefaretnamesiYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü · 1993701 okunma
Çocuk yaştaki Fransa Kralı'nın Osmanlı elçisine gösterilmesi
Lala Mareşal, Kralımızın güzelliğine ne dersiniz diye sordu. Maşallah, Hak Teâlâ kötü nazardan saklasın dedik. Henüz on bir yaşında dört aylıktır diye devam etti. Boyu bosu yerinde değil midir? Bilhassa saçları takma değildir diyerek Kralı tutup arkasını çevirdi. Biz de o sümbül saçları elimizi sürüp okşadık. Hakikaten sırma teli gibi düz ve beline kadar uzundu. Sonra yürüyüşü de güzeldir, şöyle bir yürüyünüz görsünler dedi. Kral da divanhanenin ortasına kadar keklik gibi gidip döndü. Süratli hareket ile koştuğunuzu da görsünler dedi. Kral da divanhanenin ortasına kadar seğirtip döndü. Mareşal beğendiniz mi diye sordu. Biz de Fetebârek' Allahü Ahsenül-Hâlikîn diye cevap verdik.
Reklam
Yine erkekler ve kadınlar kimi seyir için akın akın gelip meclisimizi doldururlardı. Bilhassa nasıl yemek yediğimizi ziyade görmek isterlerdi. Filan kimsenin kızı ve filan kimsenin karısı yemek yediğinize bakmaya izninizi rica ederler diye haberler gelir, kimini defedemeyip naçar ruhsat verirdik. Perhizleri vaktine tesadüf ettiği için kendileri yemez, sofranın etrafını çevirip seyrederlerdi. Alışık olduğumuz bir hâl olmadığından bize ziyade sıkıntı verirdi. Hatır için sabrederdik. Onlar ise yemek seyrine alışmışlar. Faraza Kralın nasıl yemek yediğini seyre talip olanlara izin vermek adetleriymiş. Daha da garibi şu ki: Kral yatağından nasıl kalkar ve nasıl giyinir seyretmeye giderlermiş. Bundan dolayı bize de bu türlü teklifler yaparak canımızı sıktılardı.
Çelebi Mehmed Efendi'nin Paris'e girişi
Şehrin haneleri dörder beşer kat olup pencereleri sokağa nazırdır. Her pencereye kadın, erkek, çoluk çocuk tıklım tıkış doluşmuştu. Osmanlı gördükleri olmadığından acep nasıl ademlerdir deyu görmeye talip olmuşlardı.
352 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.