Ben ki, kimya okumuştum,
Bellekteki ya da vicdandaki lekeleri çıkaran
Bir sabun formülü icat edebilirdim pekâlâ.
Yahut, 'seçim mürekkebi' gibi
Dudaklardan çıkmayan
Ve kara sevda gibi de yüreklerde patlayan
Bir şiir bileşimi...
ebediyetin mezarlardan, kitaplıklardan,
soğuk çatı katlarından
-o, aynı anda hem ıssız, hem mahşerî
tiyatro kulislerinden- taşan
yalnızlık, keder,
küf, ter ve boşunalık
kokusunu getirsin!
Neden kaciyormus gibi geçer gider
Öyle arkasına bakmadan
İnsanların yanından, neden?
......
Yeterince zeki, yeterince ilginç,
Yeterince yeni, yeterince özgün
Olmayan, olamayan ölümden mi?
Kırk yaşından büyük çocukları
Eğlendiremeyen, güldüremeyen
Avutamayan, kandiramayan
Hokkabaz ölümden mi?
Sen akşamın kapılarını omuzlayarak
Rüzgârın kederli soluğuyla
Günün renklerini, seslerini
Toplayıp geceye karışırken,
Ben aklımı, ruhumu, kalbimi
Ve başka ne varsa sana ait,
Mızıka takımına katıp
Seni şarkılarla uğurlamayı öğrendim.