Toprağın özel mülk olmasıyla başlayan eşitsizlik; toprak sahipleri, efendi köle ilişkisi...
Şükür yalanı ortaya atıldı.
Kölelere şükretmek öğretilmişti.
Şükürle birlikte yoksulluk doğmuştu
İnsanlar, özetle sahtekâr birer pazarlamacıydı. En güzel ürünler tezgahın üstünde, vitrinde; görürsün canın çeker, şundan birkaç kilo alayım da evde yeriz dersin, alırsın da... Eve gidince poşeti açarsın, malların biri iyiyse dördü bozuktur, çürüktür. İnsanlar da böyleydi işte. İnsanlar da çürük meyve gibiydi. Kimsenin tadı yoktu. Kimse gerçek yüzüyle çıkmıyordu sahneye ya da bir başkasının karşısına; herkes mutlu, herkes sevecen, herkes insan canlısı, herkes her şeyi paylaşıyor ama içine girmeye gör; çürük meyve gibi bozar insanın ağzının tadını. Madem insanlar bu kadar güzeldi de bu kadar kötülüğün sebebi neydi?
Bunlar safsata baba Abduk. Atatürk dini yasaklamamış, aksine dini kolaylaştırmış. Kuran’ı dilimize çevirmiş, Atatürk dini değil, insanları Allah ile kaldıran, Allah ile aldatan o alçak oluşumları; tarikatları, cemaatleri yasaklamış.
Bu senin görevindir, ey şal-yime dinle sen!
Rakı içip de sarhoş, olanları koru sen!
Küçük çocukları, kuzuları koru sen!
Küçük buzağıları, toy atları koru sen!
Sen koru insanları, iyi ölümle ölen,
Kabul etmem kim varsa, kendisini öldüren!