Yokuş Sözleri ve Alıntıları

Yokuş sözleri ve alıntılarını, Yokuş kitap alıntılarını, Yokuş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çemberdeki bir insan “Duygularımı Çalıyor!” diye bağırmış, sonrasında da etrafa bomboş bakmaya başlamıştı. Duygu Hırsızı İnsan ise daha önceden sadece “öfke” duygusuna sahip olduğu için çaldığı duyguların hepsini birden kullanmaya kalkmış, birkaç adım attıktan sonra duygudan duyguya geçmeye başlamıştı.
İntihar fikri parçaları yöntemi içinde mi barındırıyordu yoksa yöntem girdiği zihinle birleşince mi oluşuyordu, bilmiyorum. Şu an tek bildiğim Kendini Gırtlaklayan İnsan'ın boğazını oldukça kararlı sıktığıydı. Vücudunun refleksleri bile bu kararlılık karşısında çaresiz kalıyor, amacın gerçekleşmesine sessizce boyun eğiyordu. Bu sayede de içindeki hayatı çıkarabildiği kadar dışarıya çıkarıyor, sevinçle can çekişebiliyordu. Tabutun İçindeki İnsan ise içerideki havanın bir an önce bitmesi için sabırsızlanıyor, yardım etmenin verdiği mutlulukla içerideki havayı bir an önce bitirmek için olabildiğince hızlı nefes alıp veriyordu. İkisinin de içinde oldukça az hayat kalmıştı. Ve ölümlerine saniyeler kala da sadece Kendini Gırtlaklayan İnsan bir şeyi yanlış yaptığını fark edebildi.
Reklam
Yokuş
Duvar, geldiğim günden beri aynı sertlikte. Ne yaptıysam onu yumuşatamadım. Sahi ne yaptıysam? Hatırlamıyorum. Onu yıkacak kuvvette bir cümleyi düşünürken sese dönüşmeyen uzun cümle belleğimden ağzıma akıyor. Söylemeye çalışıyorum, söylenmiyor. Oldukça da sert. İçimden onu okumaya başlayınca gittikçe yumuşuyor. Sadece virgülün olduğu yer sertliğini koruyor. Ne yaparsam yapayım onu yumuşatamıyorum. Cümleyi her okuduğumda orada uzun süre beklemek zorunda kalıyorum. Bir virgülden dolayı hiç bu kadar çok beklediğimi hatırlamıyorum. Başka bir yöntem denemek için cümleyi çiğnemeye başlıyorum. Fakat daha ağzımın içindeki ilk turunda virgülün olduğu yerden sertçe kırılınca durmak zorunda kalıyorum.
İyice alçalmaya başlayan çizgiler yüzünden insanlar kendilerini boylarına göre uzun veya kısa cümleler olarak görüyor. Ve neredeyse hepsi bir an önce bitmek için sonlarına koyacak nokta arıyor. Ancak Soru İşareti satırlarının sonuna gelerek durduğu için işleri oldukça zorlaşıyor. Soru İşareti hangi insan satırının altında bir kaç saniye dursa hemen tekmelerle kovuluyor ama bu bir kaç saniye bile onların "acaba cevabım ne?" sorusunu sormalarına yetiyor.
Etrafımda sadece Öldürülmek İsteyen Bir İnsan, Öldürmek İsteyen Bir İnsan, boş bir Tabut, açık bir Mezar ve bu dördünün istekleri var. Öldürülmek İsteyen İnsan onu öldürecek olan kişinin duygularını, Öldürmek İsteyen İnsan ise öldürdükten sonra hangi duyguya sahip olacağını merak ediyordu. Tabut kullanılmak, Mezar da bir an önce kapanmak istiyordu. Bu dört istek birbirine ne yapacaklarını bilmeden bakıyor, öylece duruyordu.
Öldürülmek İsteyen İnsan heyecandan kıpırdamıyor, merakını gidereceği için bütün dikkatiyle katilini izleyerek hayatında bir kez tanık olacağı bu anı sonuna kadar yaşamak istiyordu. Öldürmek İsteyen İnsan da ilk kez tadacağı duyguya yaklaştıkça heyecanlanıyor, karşısındakinin gırtlağına daha sıkı sarılıyordu. İkisi de hayatları boyunca bu meraklarını hiç kimseye söyleyememişti. Bu gidişle de hiçbir zaman söyleyemeyeceklerdi. Ancak iki insanın uzun zamandır beklediği bu olay gerçekleşmek üzereyken Öldürülmek İsteyen İnsan nefesinin bitmesine ramak kala bir şeyi fark edince işler değişmeye başladı. Karşısındakinin öldürme sürecindeki bütün duygu geçişlerini gözlemlemişti fakat öldüğü zaman karşısındakinin yüz ifadesini göremezsem her şey boşa gitmiş olacak, diye düşünüyordu. Son saniye görebilirdi lakin bu da büyük bir risk almak demekti. Zira sadece bir canı vardı. Eğer iki olsaydı bu riski alabileceğini düşündü ama yoktu. Bu arada heyecanının doruklarında olan Öldürmek İsteyen İnsan cinayet fikrini zihninin en güzel yerine almış, ona olabilecek en yüksek konukseverliği sunuyordu.
Reklam
Bir insan bu doğa harikası olma yolunda ilerleyen şeyin yanına oturmuş olup bitene kahkahalarla gülüyordu. Başka bir insan da elindeki makasla yokuşu kesmeye çalışıyor, onun bir adım uzağındaki insansa açılacak yokuş kesiğinden içeriye girmek için kendini törpüleyerek inceltiyordu. Başka bir insan da yüksek sesle konuşmanın anlamsızlığını kavramış, elindeki çekiçle “insanlık vazgeçilmez değil” diye fısıldayarak yalnızlığını yokuşa çakıyordu.
Yokuş
Dışarıya çıktığımda kendimi insanların arasında durmak için zorlamaya, aynı zamanda da işin kolayına kaçmaya karar vermiştim. Belki birileri beni birine benzetir diye de o gün birini başka birine benzetmek isteyebilecek insanların olduğu bir yere gitmiş, birilerinin beni birine benzeteceği anı beklemeye başlamıştım. Bekledikçe de o gün hiç kimsenin birini birine benzeterek konuşma isteği olmadığını görmüştüm. Yaptıkları tek şey herhangi bir kaynaktan aldıkları taze anıları kaynak bulamamış insanlara anlatmaktan ibaretti. Benimse anı anlatmak bir yana cümle kurabileceğim bile şüpheliydi. Gerçi diğerlerinin de benden aşağı kalır yanları yoktu ama onlar birbirleriyle anı oluşturmak yerine hazır olanı kullanmayı seçtikleri için başka insanlara ihtiyaç durumunu ortadan kaldırmışlardı. Ancak benim isteğim anıyı dinlemek değil, içinde olmaktı. Bunun için de hemen bir kaynak bulup anlattığı anıya girmem gerekiyordu.
Pek çok şair bir yapının tepesine çıkmış, Yeni Canlı Türü’nü selamlayarak yokuşa şiir yağdırıyordu. Bu duruma hazırlıklı yakalanan insanlarsa yanlarındaki boş defterleri açıp şiirleri topluyor, yanında defter olmayanlar da buldukları bir kâğıt parçasını külah yapıp şiiri onun içine dolduruyordu. Hiçbir şey bulamayanlarsa avuçlarını açıp orada biriktiriyordu. Anlamı kendileri verecekleri için bütünlük önemli değildi. Bense ağzımı havaya doğru açıp şiirleri doğrudan içime alıyordum. Her biri boğazıma hiç takılmadan doğrudan zihnime gidiyordu.
Yokuş
İntihar fikri parçaları yöntemi içinde mi barındırıyordu yoksa yöntem girdiği zihinle birleşince mi oluşuyordu, bilmiyorum. Şu an tek bildiğim Kendini Gırtlaklayan İnsan'ın boğazını oldukça kararlı sıktığıydı. Vücudunun refleksleri bile bu kararlılık karşısında çaresiz kalıyor, amacın gerçekleşmesine sessizce boyun eğiyordu. Bu sayede de içindeki hayatı çıkarabildiği kadar dışarıya çıkarıyor, sevinçle can çekişebiliyordu. Tabutun İçindeki İnsan ise içerideki havanın bir an önce bitmesi için sabırsızlanıyor, yardım etmenin verdiği mutlulukla içerideki havayı bir an önce bitirmek için olabildiğince hızlı nefes alıp veriyordu. İkisinin de içinde oldukça az hayat kalmıştı. Ve ölümlerine saniyeler kala da sadece Kendini Gırtlaklayan İnsan bir şeyi yanlış yaptığını fark edebildi.
87 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.