Demokratlar, parlamentodaki çoğunluklarının her şeye muktedir olduğuna gereğinden fazla inanıyorlardı. “Parlamento," diyordu Başbakan Menderes, “kadını erkek, erkeği kadın yapmaktan başka her şeye muktedirdir” (aktaran Sarol, 1983: 382). Cumhurbaşkanı Bayar'a göre ise hükümeti eleştirenler, “milli irade"ye karşı duranlar, kalkınmayı istemeyenlerdi.
Bayar, Çankaya'dan, muhalefet eden herkesi tehdit ediyordu: “Kalkınmaya mani olmak isteyenler millî irade karşısında karınca gibi ezileceklerdir" (aktaran Aydemir, 2000b: 279). Din ve milliyetçilik, parlamentodaki çoğunluğu ifade eden “milli irade" karşısında geniş bir muhalefet cephesi oluşmaya başlayan Bayar-Menderes yönetiminin bu dönemdeki başlıca silahlarıydı. Çöken rejim ve iktisadî hayat, “İslamın dirilişi” ve “milli iradenin şahlanışı olarak gösteriliyordu (Ahmad, 1996b: 371; Toprak, 1990: 248).
Demokrasi ve refah vaatlerinin sözcülüğünü ve “Kemalist devrimlerin bekçiliğini” üstlenen tek parti döneminin CHP'si ise, toplumsal ve iktisadi konumları yerinden edilen, mevcut yönetim tarafından karşı kutba itilen askerler, memurlar, aydınlar, sanayiciler, yoksullar ve diğerlerinin etrafında birleşmeye başladığı parti durumuna gelmişti. Kalkınma, demokrasi ve Kemalizm, şimdi, DP'ye karşı muhalefetin çerçevesini çizen başlıca temalardı.
Yön Devrim Hareketi, bir eğilim olarak, çerçevesi bu üç kavram tarafından çizilen DP'ye karşı muhalefet hareketinin içinden doğdu. Bu doğuş süreci, akımın iki mimarı, iki genç akademisyen olan Doğan Avcıoğlu ve Mümtaz Soysal'ın 1957 yılının sonlarında tanışmasıyla başladı.
Gökhan Atılgan