Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine damgasını vuran İttihat ve Terakki cemiyetinin kuruluşunu cemiyetin bir numaralı üyesi olan İbrahim Temo anılarında şöyle anlatır:
Sarayburnu'nda eski Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye'de bir teneffüs saati esnasında elimde kitap dolaşırken İshak Sükuti yanıma sokuldu yeni bir şeyler olup olmadığını sordu. Ben dedim ki: "Gel arkadaş düşündüklerimi sana biraz anlatayım. Aziz vatanın bugünkü durumu ve idare tarzıyla yok olup gideceğini hepimiz biliyoruz. Bu hususta her vakit ve hemen her serbest saatlerimizde birbirimizle dertleşip duruyoruz. Fakat bu tehlikenin giderilmesi için bir çare düşünüp bulamıyoruz. Bence böyle mülahazalar ve mütalaalar da dert yanacağımıza faaliyete geçmek lazımdır."
İshak" "Güzel ama sen kime itimat edip de böyle tehlikeli bir işe teşebbüs etmemizi düşünüyorsun?
Ben: "Evvela sen bir.. (Koğuştan çıkıp bize doğru gelmekte olan yamalı suratlı Mehmet Reşit'i göstererek) bu da iki.. Olduk üç.. İşte bir cemiyet başladı demektir."
Mehmet Reşit'e işaret ederek yanımıza çağırdık. Fikrimizi açtık. Bu sırada o zaman çok sofu olan Abdullah Cevdet mektebin camisinden çıkarak yanımıza gelince, "Alınız bir de dördüncü," dedim.
Asker olarak başladığı günü sivil olarak tamamlıyordu. Sabah, korktuğu başına geldi. 15. Kolordu Kurmay Başkanı Kazım (Dirik) Bey kolunun altında bir dosyayla odasına girdi ve, "Askerlikten istifa ettiğinize göre benim vazifem de bitti. Evrakı kime teslim edeyim?" diye sordu. Mustafa Kemal bu ilk darbeyle yıkıldı. Fısıldayarak, "Ya öyle mi? Peki efendim, evrakı Hüsrev Bey'e devrediniz diyebildi.
Az sonra Cevat Abbas, 15 Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa'nın geldiğini haber verdi. Doğu'nun kudretli komutanı bir bölük süvari askeriyle kapıdaydı. Ya o da döndüyse? Ya o da padişahın emriyle bu asi komutanı tutuklamaya geldiyse? Herkesin endişe içinde donup kaldığı o an, Kazım Paşa içeri girdi, topuklarını sertçe birbirine vurarak selam verdi ve: "Kumandamda bulunan bütün subaylarla birlikte hepimiz emrinizdeyiz paşam" dedi.
M. Kemal paşa kürsüden inerken Ruşen Eşref, ilk maddeyi okudu.
Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Türkiye devletinin hükümet şekli Cumhuriyet'tir.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Kime sorarsanız sorun; bu, Cumhuriyet'tir. Doğan çocuğun adı budur. Ama bu ad kimilerine hoş gelmezmis... varsın gelmesin!
Faziletli din alimleri başımızin tacıdır. Fakat şahsi çıkarlari ve adi menfaatleri için yalandan alim kılığına bürünen birtakım hafiyeler ve çıkarcilar elbette kanun pençesinden kurtulamayacaklardir.
Samsun ve çevresinde bozulan asayişi düzeltmek üzere bir komutanın bölgeye gönderilmesi gerekiyordu. Harbiye Nezareti bu işi yapabilecek komutanları sıraladı ve bu liste Sadrazam Damat Ferit Paşa tarafından padişaha sunuldu. Vahdettin, listeyi gözden geçirdikten sonra parmağını "Mustafa Kemal Paşa" isminin üzerine koydu.
Ancak ismin karşısında bir istihbarat notu yazılıydı:
"Cumhuriyetçidir..."
Damat Ferit, bu nota dikkat çektiyse de Vahdettin umursamadı ve görev emrini imzaladı.
İmzaladığı belge, aslında yeni bir cumhuriyetin doğuş belgesiydi.