Gitmek başlı başına dokunanlı bir şey. Hele de arkada kalıp gidişini izliyorsan birisinin, onunla ilgili son görüntü belirgin sırt çizgileri oluyor. Her adımda açığa çıkan tabanlar, bundan böyle yokluğa, hiçler ülkesinin topraklarına basacakmış gibi geliyor insana. Dünyanın her köşesinde aynı otlar bitiyor halbuki. Değil mi ki duran kendinde duruyorsa öylece, giden de kendine yürüyor yollarını. Kimse kendini ben yitiğim diye tanıtmıyor da. Yitik dediğin, geride kalanları olduğu yere sıkıştıran insan boşluğu, hep ten kokan bir yatak.
O günden sonra taşlarla ezdiğin böceklerden öğrendin ömrü. Ağacınkiyle, paslanan demirinkiyle, kelebeğinkiyle ömrünü kıyaslamaya başladığında bundan böyle yaşamak düpedüz durakalmaktı. Ölümsüzlük ilkel çağından kalma hasretindi senin.